11 Kasım 2014 Salı

Kitap Tanıtımı: Fuzulî, Matlau’l-itikâd fi marifati’l-mabdai va’l-maâd




Fuzulî, Matlau’l-itikâd fi marifati’l-mabdai va’l-maâd, önsöz ve notlarla neşre hazırlayan: Muhammad b. Tavit at-Tancî, çevirenler: Esat Coşan-Kemal Işık, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları: 138, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1962, XV+82+104.

Matlau’l-itikad fi marifati’l-mabdai va’l-maâd,  Fuzulî’nin (ö.963/1556) “Nereden geldik, nereye gidiyoruz?” sorusuna cevap vermeye çalıştığı eseridir. Eser, ilk defa Hamid Araslı tarafından, çinkograf usulüyle 1958 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yayımlanmıştır. Ancak Araslı, önsözde belirttiği üzere, esas aldığı el yazması nüshanın hatalarını düzeltmemiştir. Myhammed b. Tavit at-Tancî'ye (ö. 1974) göre Araslı’nın neşri, bu eksikliğinden ötürü eserin hatalarla dolu nüshasını çoğaltmaktan ibaret kalmıştır.

at-Tancî ise neşrinde eserin tek nüshasını esas almış, ancak müstensihten kaynaklanan hataları Fuzulî’nin kaynaklarına müracaat ederek düzeltme yoluna gitmiştir. 52 yaprak olan bu nüsha, Leningrad Şarkiyat Enstitüsü’nde bulunan tarihsiz bir mecmuada yer almaktadır. at-Tancî’ye göre nüsha, X./XIV. yüzyılda istinsah edilmiştir.

Matlau’l-itikad fi marifati’l-mabdai va’l-maâd, giriş ve dört rükünden/bölümden oluşmaktadır. Fuzulî eserini niçin telif ettiğini şöyle açıklar: Ben varlıklara duygu ve akıl gözüyle baktım. Onlar üzerinde fikir ve düşünce ayağıyla yürümeye çalıştım… “İlmi, sihir de olsa öğreniniz” hadisi beni teşvik etmekle beraber, “Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik” ayeti de bana yönümü gösterdi. Bunun üzerine nazm-ı kelam yolu tercih ettim ve bununla kainattaki intizamın hikmetine eriştim. Çalışmam beni sonunda, varlıklardaki düzenin bir düzenleyicisi, mahsus ve makul nakışların işleyicisi olduğu neticesine götürdü. Allah’ın sonsuz inayetine güvenerek O’nu bilmenin yolunu talep ettim.

Fuzulî eserini dört rükün üzerine kurmuştur: Çeşitli inanç sahiplerinin inanışlarına vakıf olup, faydalı olanlarını seçince zaman onların gizli kalmalarından veya yok olmalarından endişe ederek korunmalarını diledi. Ben de onların muhafazası için her birinde iman bahçesine açılan bir kapı bulunan dört rükün üzerine bir bina kurdum.

Dört rükünden ilki İlim ve Marifet başlığını taşımaktadır. Fuzulî dört bölüme ayırdığı birinci rükünde, önce ilim ve marifetin mahiyeti üzerinde durmuş, ardından Allah’ı bilmenin gerekliliğini ele almıştır. Daha sonra bilgiyi kısımlara ayıran Fuzulî, son bölümde bilgi edinme yollarından söz etmiştir.

Kitabın ikinci rüknü, kâinatın ahvalinin bilinmesi konusundadır ve beş bölümden oluşmaktadır. Fuzulî, birinci bölümde kâinatın mebdei, ikinci bölümde âlemin cüzleri, üçüncü bölümde âlemin sınıfları, dördüncü bölümde insanın mahiyeti, beşinci bölümde ise cinlerin mevcudiyeti konularını, İslâm felsefecilerinin ve kelamcılarının eserlerinden yaptığı iktibaslarla incelemiştir.

Vacibü’l-vücudun bilinmesine ilişkin olan üçüncü rükünde ise Fuzulî konuyu sekiz bölümde incelemektedir. Birinci bölüm, konuya dair terimlere dair bir giriştir. İkinci bölümde devir ve teselsülü (kısır döndü) ele alıp çürütmüş, üçüncü bölümde Vacibü’l-vücudun mevcudiyetini kanıtlamıştır. Allah’ın zatı, sıfatları, fiilleri ise takip eden iki bölümde ele alınmıştır. Altıncı bölümde güzellik ve çirkinlik, yedinci bölümde hayır ver şer, sekizinci bölümde de bir şeyin Allah’ın üzerine gerekli olup olmaması konuları tartışılmıştır. Bu bölümde sık sık felsefecilerin ve kelamcıların görüşlerini nakleden Fuzulî, daha ziyade Ehlisünnet, Mutezile ve Eşarî kelamcılarından alıntılar yapmıştır.

Kitabın son rüknü olan dördüncü rükün de sekiz bölüme ayrılmaktadır. Bu rüknün konusu nübüvvettir. Fuzulî, ilk iki bölümde, insanların peygamberlere olan ihtiyaçları ve peygamberlerin ismeti konularını ele almıştır. Devam eden iki bölümde, peygamberimizin nübüvveti ve diğer peygamberlere üstünlüğü konusu incelenmiştir.  Beşinci bölümün konusu imamettir. Bu bölümde Fuzulî mezheplerin (Ehlisünnet, Mutezile, Şia) ve fırkaların (İsmailiye, Zeydiye, İmamiye, Gulat) görüşlerini tek tek aktarmaktadır. Altıncı bölümde, haşir konusunu ele alan Fuzulî, yedinci bölümde ruhun ölümden sonra, dirilişten önceki durumunu ve sekizinci bölümde, mizan, sırat ve hesap konuları üzerinde durmuştur.

Kâtip Çelebi, muhtemelen müellifin İmamî Şiî olmasından yola çıkarak, Fuzulî’nin bu eserinde anlatmak istediği konuları filozoflara ve İmamiye mezhebine uygun bir şekilde ele aldığını yazmış olsa da, eseri neşreden at-Tancî’ye göre Fuzulî eserinde takiyeye başvurmuştur. Gerçi at-Tancî biraz mübalağa ederek Fuzulî’nin bu eserinde bir harfle bile İmamiyeye temas etmediğini yazmaktadır. Fakat özellikle imametle ilgili bölümde Fuzulî, “İmamet müessesesinin varlığı zaruridir” cümlesiyle başlamakta, daha sonra Şiî fırkaların konuyla ilgili görüşlerini aktarmakta ve ardından İmamiye Şiasının 12 imamını isimleriyle zikretmektedir.

Ertuğrul Ertekin