21 Ekim 2014 Salı

Kitap Tanıtımı: Mir Muhammed Kerim Baküvî, Gerçeğin Doğuşu: Alevî Kur’ân Tefsiri



Mir Muhammed Kerim Baküvî, Gerçeğin Doğuşu: Alevî Kur’ân Tefsiri, tahkik, tahric, tahlil ve Türkiye Türkçesine aktararak hazırlayan: Ahmet Dolunay, Merkür Yayınları, İstanbul 2000, I-II.

Gerçeğin Doğuşu: Alevî Kur’ân Tefsiri, Ahmet Dolunay’ın Baküvî’nin Azeri Türkçesi ile yazdığı Keşfü’l-hakâyık an nüketi’l-ayâti ve’d-dakâyık adlı tefsirinin Türkçeye aktarılması çalışmasıdır. Dolunay bu çalışmada tefsiri tahkik etmiş, müellifin kullandığı hadisleri tahric ederek esere birtakım eklemelerde bulunmuştur.

Bu çalışma aslında, Prof. Dr. Ahmet Bedir’in 1997 yılında Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde hazırladığı Baküvî Tefsiri’nin Tahlil ve Tahrici başlıklı doktora tezinin kitaplaşmış halidir. Prof. Dr. Bedir’in ilk yayında müstear isim kullandığı anlaşılmaktadır. O, bu çalışmasını yine aynı başlıkla bu kez müellifin adını kitabın kapağında yazmadan tek cilt halinde (Ankara 2012, 760 s.) yayımlamıştır.

15.03.1939 tarihinde Sovyet karşıtı faaliyetler yürütmek suçlamasıyla kurşuna dizilerek şehid edilen Baküvî, tefsirini 1905 yılında tamamlamıştır. Baküvî, 1871 yılından itibaren on yıl Bağdat’ta ilahiyat tahsili görmüştür. Daha sonra Bakü’de Şah Mescidi imamlığı, Bakü Vilayeti Şia Mescidi başkanlığı ve kadılığı, ahundluk, öğretim üyeliği komisyonu başkanlığı yapmış ve sosyal birçok faaliyete katılmıştır.

Müellifin Önsöz’ünde de belirttiği gibi bu tefsiri yazmadaki amacı, Türklerin Arap dilinde yazılı tefsirlerden istifadesinin zor olması sebebiyle “kişinin bizzat kendi dilinde bir tefsiri okuyup Kur’ân’ın nükte ve hükümlerine bakıp görmesi”nin sağlanması, “sade ve basit bir tefsir yazarak, kolayca Kur’ân’ın manalarının anlaşılması ve yüce gayesinden lezzet duyulması”dır.

Baküvî’nin üç cilt olarak hazırladığı tefsiri Türkçeye iki cilt olarak aktarılmıştır. Eser, klasik anlamda Fatiha’dan Nas suresine (I. cilt Fatiha- Taha, II. cilt Enbiya-Nas) kadar sistematik bir tefsirdir. Surelere, o surenin nerede nazil olduğunu, çok az da olsa nüzul sebebini, kaç ayet, kelime ve harften oluştuğunu belirterek ve ilk ayet olarak Besmele’yi her surede bir ayet sayarak başlar. Ayetlerin anlamını geniş bir şekilde verdikten sonra, gerek gördüğü yerlerde geniş tefsirî izahlarda bulunur. Sure sonlarında ise birkaçı hariç hemen her surenin faziletine dair çoğu sıhhat açısından zayıf rivayetlere yer verir. Müellifin bunları kullandığı tefsirlerden kaynaklarını tetkik etmeden aldığı anlaşılmaktadır.

Müfessir, itibar görmüş ve daima müracaat kaynağı olmuş tefsirleri (Zemahşeri, el-Keşşaf; Razî, Mefatihu’l-Gayb; Ebussuud Efendi, İrşadu’l-Akli’s-Selîm; Hazin, Lubabu’t-Te’vîl; Nesefî, Medariku’t-Tenzîl, Beydavî, Envaru’t-Tenzîl, İ. Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyan) kaynak olarak tercih etmiştir. Bunlarla birlikte kendi mezhebine uygun olarak sadece Tabersî’nin Mecmau’l-Beyan adlı tefsirini kullanmıştır.

Tefsirin Türkçe yayınını hazırlayan Ahmet Dolunay ise bu tefsirin daha faydalı ve kullanışlı olması bakımından bazı ekler yapmıştır. Öncelikle hazırladığı içindekiler listesiyle, müellifin koymadığı bazı başlıkları koyarak önemli olan bazı bilgilere ulaşmamız sağlanmıştır. Yine yukarıda çok azına temas ettiğimiz müellifin hayatı ve eserleri geniş bir şekilde incelenmiştir. Müellifin kullandığı hadisler tahric edilmiş ve diğer kaynakların yerleri gösterilmiştir. Bu arada dipnotlarda kimi izahlarda bulunulmuştur. İsmail Çalışkan bu izahların tefsirin orijinalitesine katkıdan ziyade zarar verdiğini düşüncesindedir. Mesela, Baküvî’nin kendi tercihi olarak yaptığı bazı ayetlerin mealini uygun bulmadığı için değiştirip onun yerine kendi tercihi olan anlamı koyduğunu veya izahı hiç almadığını söylemektedir. Yine müellifin bazı yorumlarını ‘indi görüşler’ veya ‘ifrat’ olarak nitelemekte, Kamer suresinde ‘ayın yarılmasını kıyamette kâinatın yok oluşuna yoran Baküvî’yi kevnî mucizeleri inkâr etmekle itham etmektedir.

Şia mezhebine mensup olan müellif, tefsirin tetkikinden anlaşıldığı kadarıyla, bu yönünü öne çıkarmaktan hoşlanmayan, mezhep taassubu olmayan, hatta mezhepler arası orta yolu takip etmeye çalışan birisidir. O, Şia’nın hassas olduğu bazı meselelerle ya hiç ilgilenmemiş veya o konularda mutedil davranmıştır. Fıkhî konularda mezheplerin ortak görüşünü veya tercih ettiği bir görüşü aktarır ve onaylar, bazen fark gözetmeden görüşlerinden dolayı onları eleştirir. Ulemayı bazı konularda yanlış fetva vermekle suçlar, bazen kendi mezhebini tercih eder, bazen de kendine ait görüşü açıklar.

Müfessirimiz daha özel tercih ve yorumlar yaparak nevi şahsına mahsus çıkarımlarda da bulunur. Söz gelimi Baküvî’ye göre Fatır Suresi 1’incia yetteki melek ‘aklın kuvveti’, meleklerin kanatları ise ‘akıldan doğan kuvvetlerdir.

Mir Muhammed’in tefsirine hâkim olan hususlardan birisi de hemen her fırsatta yanlışları, aşırılıkları, Müslümanların birliğine zarar veren ve düşmanlığı körükleyen taassubu çekinmeden eleştirmesidir. Bunu yaparken de mezhepler üstü bir tavırla “İslam milleti” kavramını kullanarak savunusunu evrenselleştirir

İsmail Çalışkan, Türkçe yayında kitaba alt başlık olarak kullanılan “Alevî” kaydının tefsirin içeriği ile uygunluk arz etmediği kanaatindedir. Ona göre bu bağlamda Azerbaycan halkının yüzde sekseninin mensup olduğu Şiîliğin çok katı ve taassuba dayalı olmadığı da göz önüne alınmalıdır. Çalışkan ayrıca, günümüzde Şiî ve Alevî kavramlarının birbirlerinin yerine kullanılmadığını hatırlatır.

Ertuğrul Ertekin
_______________
kaynak: İsmail Çalışkan, “Türkçe’de İlk Şii Tefsir” (Kitap Tanıtımı), Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt: V, sayı: 1, 2001, s. 217-222.