21 Ekim 2014 Salı

Ayetullah el-Uzma Seyyid Muhammed Hasan Hüseynî Şirazî (1815-1895)


Ayetullah Mirza Şirazî
Mirza Şirazî ve Müceddid Şirazî diye tanınan Ayetullah el-Uzma Seyyid Muhammed Hasan Hüseynî Şirazî, 15 Cemadiyelevvel 1230/25 Nisan 1815 tarihinde Şiraz’da doğdu. Babasını küçük yaşta kaybeden Mirza Şirazî alim bir zat olan dayısı Seyyid Hüseyin Musevî Müceddidü’l-eşref’in yanında yetişti. 4 yaşında mahalle mektebine kaydolan Mirza Şirazî 6 yaşında medrese tahsiline başladı. Özel yeteneklere sahip bir çocuk olan Mira Şirazî, zekâsı ve hafızasıyla dikkat çekiyordu.

8 yaşında Şiraz’daki Vekil Mescidi’nde ahlakî vaazlar veren Mirza Şirazî, 15 yaşında ders verebilecek düzeye geldi ve Şiî ilim havzasının en önemli fıkıh kitabı olan Şerhu Luma’yı tedris etti. Yetenekleriyle Şiraz valisinin dikkatini çeken Mirza Şirazî validen divanında memurluk teklifi aldıysa da kabul etmeyerek tahsiline devam etti. Bu memuriyeti kabul ettiği, kısa bir süre çalıştıktan sonra istifa edip kendini ilme verdiği de söylenmektedir. Mirza Şirazî, 17 Safer 1248/16 Temmuz 1832 tarihinde Şiraz’dan dönemin Şiî ilim merkezi olan Isfahan İlim Havzası’na geçti.

Isfahan’daki ilk üstadı Hidayetü’l-müsterşidin’in müellifi Şeyh Muhammed Taki Razî Isfahanî’dir (ö. 1248/1833). Üstadının vefatından sonra Müderris lakabıyla tanınan Seyyid Hasan Beydabadî’nin derslerine katılan Mirza Şirazî, 20 yaşına girmeden ictihad icazeti almıştır. Isfahan’da derslerine devam ettiği bir başka üstadı Molla Muhammed İbrâhim b. Muhammed Hasan el-Kelbasî’dir (ö. 1261/1845).

Mirza Şirazî 29 yaşındayken, 1259/1843 yılında, tahsiline devam etmek için Necef’e, ardınan Kerbelâ’ya gitti. Burada Cevahir’in müellifi Şeyh Muhammed Hasan Necefî’nin (ö. 1266/1849), Envarü’l-fekahet’in müellifi Şeyh Hasan Kâşifülgıtâ’nın (ö. 1262/1845) ve Zavabıt’ın müellifi Seyyid İbrahim Musevî Kazvinî’nin (ö. 1264/1846) derslerine katıldı. Ayrıca Meşkûr b. Muhammed Cevâd b. Meşkûr Hevlâvî, Hasan b. Cafer Necefî ve Ali Tusterî gibi âlimlerden hadis dinledi. Şeyh M. Hasan Necefî’den ikinci ictihad icazeti aldı. 

Mirza Şirazî, Irak ilim havzalarından yeterince faydalandığına kanaat getirerek Kerbela’dan İran’a dönme kararı aldı. Onun bu kararı üzerine Şeyh Hasan Necefî Şiraz valisine ve halkına, talebesinin öneminden söz eden mektuplar yazmıştır.
 
Ayetullah Mirza Şirazî cemaate namaz kıldırırken
İran'a dönmeden önce Hz. Ali’ye veda ziyaretinde bulunmak için Kerbelâ’dan Necef’e geçen Mirza Şirazî, burada Şeyh Murtaza Ensarî’nin (ö. 1281/1864) daveti üzerine bir ilmî toplantıya katıldı. Şeyh Ensarî’nin fıkıh ve usul ilimlerindeki ihtisasından çok etkilendi ve Necef’te kalıp yeni üstadının vefatına kadar derslerine devam etti. Ondaki kabiliyeti sezen üstadı da görüşlerine büyük değer verirdi. Nitekim Şeyh Ensarî, Resail adlı kitabının tashih işini ısrarla talebesinin üstlenmesini istemiştir. Ayrıca Şeyh Ensarî’nin ders konularını üç talebesine; Mirza Şirazî, Mirza Habibullah Reştî ve Aga Hasan Tahranî’ye göre belirlediği rivayet edilmiştir.

Şeyh Ensarî’nin 1281/1864 yılındaki vefatından sonra talebeleri onun yerine Mirza Şirazî’yi seçtiler. 23 yıl Şiî merciliğinin yöneticisi (zaim) oldu. Mirza Şirazî 1282/1872 yılında hacca gitti. Mekke’den Necef’e dönen Mirza Şirazî bir süre Necef’te ikamet ettikten sonra Kerbelâ’ya geçti. 15 Şaban 1290/8 Ekim 1873 tarihinde Kerbela’dan Kazımeyn’e gitti. Bir yıl kadar Kazımeyn’de kalan Mirza Şirazî, Şaban 1291/Eylül 1874’te Samerra’ya yerleşerek ömrünün sonuna kadar burada kaldı. Samerra’da iki medrese açarak tedris faaliyetlerine başladı. Kısa süre içinde civar bölgelerden talebe akını başlayınca şehirde ilmî bir canlılık görüldü. Mirza Şirazî’ye çeşitli İslâm ülkelerinden ziyaretçi heyetleri geliyor, fetvaları soruluyor, risale ve fetvaları her tarafa yayılıyordu. Derslerinde talebelerinin tartışma yeteneklerini geliştirici bir yöntem takip eder, onlara düşüncelerini açıklama imkânı verir, bu arada talebelerinin görüşlerinden faydalanırdı.

1287/1870 yılında mukaddes yerleri ziyaret için Irak’a gelen İran hükümdarı Nasırüddin Şah, kendisini karşılayan âlimler arasında yer almayan Mirza Şirazî’ye veziri aracılığıyla baskıda bulunarak ziyaretine gelmesini sağlamaya çalışmışsa da onu ancak üzerinde anlaştıkları bir yerde buluşmaya ikna edebilmiştir.

Mirza Şirazî, birçoğu müctehid olan beş yüzden fazla talebe yetiştirmiştir. Aga Buzurg Tahranî Tabakatu i’lami’ş-Şia’da Mirza Şirazî’nin 373 talebesinin biyografisini yazmıştır. Talebelerinden bazıları şunladır: Şeyhü'ş-Şeriat, Allame Mirza Nainî, Hasan Sadr Muhammed Kazım Yezdî, Mirza Muhammed Taki Şirazî, Mirza Hüseyin Nainî, Mirza Hüseyin Nurî, Şeyh Fazlullah Nurî, Muhammed Tabatabaî ve Ahund Horasanî (ö. 1329/1911), Aga Buzurg Tahranî (ö. 1389/1970), Şeyh Abdülkerim Hairî (Kum İlim Havzası’nın kurucusudur), Hacı Aga Rıza Hamedanî.

Mirza Şirazî'nin tütünü yasaklayan fetvasının sureti
metnin haşiyesinde Şeyh Fazlullah Nurî'nin teyit kaydı bulunmaktadır
Mirza Şirazî merci olduğu 23 yıl boyunca mercilik tarihinde dönüm noktası sayılacak faaliyetlerde bulunmuştur. Afganistan’daki Şiîleri himaye etmiş, Şiî-Sünnî ittifakı için çalışmış, Şiî İlim Havzası’nı Necef’ten Sünnîlerin yoğunlukta olduğu Samerra’ya taşımış, Sünnî talebelere burs vermiş, mahrum bölgelere din adamı/mübelliğ göndermiş, Hamedan’a yönelik Yahudi saldırılarını engellemiş, Rusya’nın Tus şehrinde toprak satın almasını önlemiş, İngilizlerle mücadelesinde güney İran halkına destek olup oraya Seyyid Abdülhüseyin Larî’yi göndermiştir.
 
Mirza Şirazî'nin tütün fetvası (detay) 
Tercümesi: Bismillahirrahmanirrahim. Bugün hangi şekilde olursa olsun tütün kullanmak İmam-ı Zaman'a (as) harp açmaktır. Vesselam. 
Bunu yazan Muhammed Hasan el-Hüseynî
Ayrıca Mirza Şirazî, Nasırüddin Şah’ın İran’daki tütün imtiyazını bir İngiliz şirketine devretmesi ve bu şirketin Hindistan’da olduğu gibi İran’ın da iç işlerine karışmaya başlaması üzerine Şah’a bir telgraf çekmiş, tütün içmenin haram olduğuna dair de bir fetva vermiştir (1309/1891). Mirza Şirazî bu fetvasıyla İran’ı bir sömürge ülkesi olmaktan kurtarmış ve İran’da meşrutiyet ve petrolün millîleşmesi hareketlerini başlatmıştır. Ayrıca bu fetvasıyla mercilik makamının gücünü göstermiş ve Iraklı Şiî ulemanın İngiltere’ye karşı mücadele etmesini sağlamıştır.

24 Şaban 1312/20 Şubat 1895 tarihinde Samerra’da vefat eden Mirza Şirazî’nin naaşı önce Kazımeyn’e, ardından Kerbelâ’ya, sonra da Necef’e nakledildi ve şabanın son günü veya ramazanın ilk gününde İmam Ali Türbesi’nde toprağa verildi.

Eserleri: Havaşi ale’l-Menasik (Tahran 1317), Haşiye alâ Necati’l-ibâd (Tahran 1297, 1324), Taliķa alâ Muamelati’l-Aķa el-Bihbehanî (Tahran 1294), Haşiye ale’n-Nuhbe (Isfahan 1289; Tahran 1307, 1329), Risale fi’l-müştaķ (Tahran 1305).

Mirza Şirazî ile ilgili olarak Aga Buzurg Tahranî Hediyyetü’r-razî ile’l-İmami’l-Müceddid eş-Şirazî (Necef 1388) ve Mirza Muhammed Ali el-Urdabadi Hayatü’l-İmami’l-Müceddid eş-Şirazî adlı eserleri kaleme almışlardır.

Ertuğrul Ertekin
_______________
kaynak: Cengiz Kallek, “Hasan eş-Şirazî”; Hamid Algar, “Hasan Sirazî”; “Mirza-yi Şirazî-i Buzurg”; “Ayetullah el-Uzma Mirza-yi Şirazî”; Behnam Darabî, “Havza-i Vahdetgira-yi Samerra ve Nakş-i Mirza-yi Şirazî”, Mutalaat-i Takribî-i Mezahib-i İslâmî, 31, 1392, s. 39-49; Gulamrıza Gulizuvvare, “Mirza-yi Şirazî: Hurşidî der Manzume-i Fekahet ve Fazilet”, 142, 1390, s. 174-191.