16 Eylül 2014 Salı

İslâm Edebiyatında Maktel Türü ve Maktel-i Hüseyin'ler


Öldürmek” anlamına gelen Arapça “k t l” kökünden türeyen maktel sözcüğü “birinin öldürüldüğü yer, katlgâh” anlamına gelir.[1] 

Sözcük, Cahiliye döneminde katl anlamında kullanılmış, İslâmî dönemde önce tarihî, daha sonra tarihî-edebî terim anlamı kazanmıştır. Hz. Peygamber (s) döneminden itibaren İslâmiyet’le ilgili mücadeleler ahbâr, ensâb ve tarih kitaplarında genellikle maktel sözcüğüyle karşılanmış ve ayrı bölümler halinde kaleme alınmıştır. Zamanla ölümlerin sayısı ve önemi arttıkça maktel ve (çoğulu) makâtil başlığı altında tarihî-edebî nitelikli bağımsız eserler yazılmıştır. Tarihin bir kolu haline gelen maktellerde sadece öldürülenlerin öldürüldükleri yer ve öldürülme zamanları ile ilgili muhtelif rivayetler bir araya getirilmiş, rivayetler detaylarıyla nakledilmiştir. Maktellerin bu özelliği onları öldürülme olayını ele alan diğer kitaplardan ayırmaktadır.[2] 

İlk dönem İslâm tarihinde çeşitli sahabîlerin öldürülmelerini ihtiva eden makteller yazılmışsa da bu dönemde yazılan maktellerin çoğunluğunun konusu savaşlar, suikastlar ve diğer sebeplerle öldürülen Hz. Ali evladıdır (Tâlibiyyin). Nitekim maktel türünü en yüksek seviyeye ulaştıran Ebu’l-Ferec İsfahanî’nin (ö. 356) maktelinin konusu da Hz. Ali evladıdır. Makâtilü’t-Tâlibiyyin adını taşıyan bu eser, Ebu Tâlib ailesinden öldürülen üç yüz kişinin biyografisini içermektedir.[3] Hz. Hüseyin’in Âşûrâ günü Kerbelâ’da şehid edilmesinden sonra ise, özellikle hicrî dördüncü yüzyıldan itibaren, maktellerin konusunu hep bu trajik olay teşkil etmiştir.


 İran İslamî Şura Meclisi Kütüphanesi
Hz. Peygamber tarafından haber verilen Hz. Hüseyin’in şehadetinin maktellerin başlıca konusunu teşkil etmesinin bir nedeni de Hz. Peygamber’den Hz. Hüseyin için ağlamanın fazileti hakkında nakledilen hadislerdir.[4] Maktel müellifleri, eserlerinin topluluk içinde okunmasının ve dinleyenlerin Hz. Hüseyin için ağlamasının kendilerine sevap kazandırdığına inanmışlardır. Nitekim özellikle geç dönemde yazılan mensur ve manzum makteller genellikle Muharrem ayının ilk on gününde okunmak üzere on meclis halinde kaleme alınmıştır.[5]

Ertuğrul Ertekin 
__________________________
[1] İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, c. 11, s. 548.
[2] Şeyma Güngör, “Maktel-iHüseyin”, TDVİA, c. 27, s. 455; M. Cevad Sahibî, “Seyr-i Maktel-nigârî”, Kongre-i Beynelmilelî-i Ferheng-i Âşûrâ, Kum 1375, c. 2, s. 263.
[3] Kasım Nejâd, “Maktel”, Dânişnâme-i Edeb-i Fârsî, Editör: Hüseyin Enuşe, Tahran 1376, s. 1263; Şeyma Güngör, agm., s. 455.
[4] Bu konudaki rivayetler için bkz. Allâme Meclisî, Çârdeh Masûm, Kum 1376, s. 521-533.
[5] Türkiye’de makteller üzerine çalışan ilk araştırmacılardan olan Şeyma Güngör’e göre ilk maktel yazarlarından Ebû Mihnef de maktelini Muharrem ayının ilk on gününde okunmak üzere kaleme almıştır. bkz. Şeyma Güngör, agm., s. 456. Kanaatimizce Güngör’ü böyle düşünmeye sevk eden şey, Ebu Mihnef’in Maktelü’l-Hüseyin’inin, el-Garevî’nin de işaret ettiği, mütedavil, başka bir ifadeyle sahte versiyonunu göz önüne almasıdır. bkz. Lût b. Yahya (Ebu Mihnef), Vakatü’t-taf, tahkik: Muhammed Hadi el-Yusufî el-Garevî, Tahran 1427, s. 32-39; ayrıca bkz. Resul Caferiyan, “Derbare-i Menabi-i Tarih-i Âşûrâ”,  Âyine-i Pejuheş, Azer ve Dey ve Behmen ve İsfend 1380, Sayı: 71-72, s. 44.