Hz. Ali Cenknameleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hz. Ali Cenknameleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2014 Pazartesi

Kitap Tanıtımı: Doğan Kaya, Noksanî’nin Kan Kalesi Cengi


Doğan Kaya, Noksanî’nin Kan Kalesi Cengi, Sivas 2009, 254 s.

İç ve Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'de Halk Edebiyatı anlatım türlerinin canlı ve zengin bir şekilde yaşatıldığı yörelerin başında gelir. Anlatım türlerinden biri olan halk hikâyeleri de bu yörelerde, yakın zamana kadar büyük ilgi ile yüzyıllarca sevilmiş, nesilden nesile aktarılmıştır. Daha ziyade köy odalarında, kalabalık bir cemaat karsısında, uzun kış gecelerinde anlatılan veya okunan hikâyeler, geceler boyu sürerdi. Halkı coşturup, kahramanlık duygularını şahlandıran, dinî ve hamasî yönden güç veren “cenk kitapları” da bu türden eserlerdir. Bunlardan en çok itibar gören hikâyeler de Hz. Ali, Hz. Hamza, Eba Müslim Horasani, Muhammed Hanefi ve Battal Gazi cenkleridir. Dinleyenler veya okuyanlar Hz. Ali tek başına kâfirleri dize getirirken, manen onunla birlikte mücadelelere katılır, aynı acıyı ve aynı sevinci onunla birlikte tadardı. Öyle ki halk, bazen cenk kitabı okumak sözü yerine, “Haydi, bugün biraz gâvur kıralım,” derdi.
 
 Cenk kitapları içinde en çok okunan kitaplar, Hz. Ali cenkleridir. Hz. Ali'nin cenklerinin anlatıldığı pek çok hikâye vardır. Amr İbn-i Madi Kerb, Berber Kalesi, Hayber Kalesi, Kubbe-i Mıknatıs, Malik-i Ejder, Nahveran, Ölüm Vadisi, Seddat, Üç Yol, Yemen ve Zerrin Kalesi cenkleri bunlardan bazılarıdır. Sözünü ettiğimiz cenk hikâyelerinden en fazla Kan Kalesi sevilir ve okunur. Noksanî mahlasını kullanan Ahmet Turan’ın diğerleri içinde bunu nazma geçirmesinin sebebi de budur.

Âşık Noksanî, Kan Kalesi’ni nazmetmeye 1950 yılında başlamış, 1966 yılında tamamlamıştır. Hikâyenin tamamı 2732 beyittir. Âşık Noksanî Kan Kalesi Cengini Latin harflerine aktarma gereği duymuş ve böylelikle ikinci bir deftere aynı hikâyeyi -metinde bazı değişiklikler de yaparak- Latin harfleriyle yeniden yazmıştır.

Kan Kalesi Cengi beş meclise ayrılarak kaleme alınmıştır. Her biri başlı başına bir bütün olan meclislerde konuya derhal girilmeyip, okuyucuyu ve dinleyiciyi konuya cezp edici birtakım öğüt ve iyi dilekleri ihtiva eden sözlerden sonra girilmektedir. Meclisler arasında, hikâyeye ara verilen “yatılacak yer”ler vardır. Meclisler, genellikle dua ile sona ermektedir.
Kan Kalesi Cengi'nin başlangıç sayfası


Kan Kalesi Cengi’inde birtakım destanî özelliklere yer verilmiştir. Olağanüstülükler şeklinde gördüğümüz bu tarz özellikleri, insanımız olduğu gibi değil de görmek istediği şekilde algılamıştır. Noksanî, kimi zaman bu olağanüstülüklerin gerçek olduğuna okuyucuları inandırmak ister.

Kan Kalesi Cengi’nin elimizde üç metni bulunmaktadır. Bunlardan ilki taşbaskı tekniğiyle, diğerleri 1968 ve 1976 yıllarında günümüz alfabesiyle basılmıştır. Noksanî eserini nazmederken ilk eserden büyük ölçüde faydalanmıştır. Sonraki eserler, yeni yazıya çevrilirken epeyce tahrifata uğramıştır.

Asıl adı Ahmet Turan Ünal olan Noksanî, 1913’te Sivas’ın merkez köylerinden olan Savcun’da doğmuş, 1993’de memleketinde vefat etmiştir.

Bir başka manzum Kan Kalesi cengi örneği bizim burada tanıttığımız Cevahirzâde Mustafa Hilmi Efendi’nin Kan Kalesi Hikâyesi’dir.

Ertuğrul Ertekin

11 Ekim 2014 Cumartesi

Kıssa-i Kahkaha ve Hz. Ali



Hz. Ali'nin ejderhayla savaşı
Haveranname, 1476-1486
Gülistan Sarayı Kütüphanesi


Anonim, Kıssa-i Kahkaha Hz. Ali

Nüshaları:
a) Haza Kitabu Kahkaha, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T. 311.
b) Kıssa-i Kahkaha ve Hazret-i Ali (kv), Millî Kütüphane 06 Mil. Yz.B.274.
c) Dastan-ı Kahkaha, Süleymaniye Kütüphanesi Serev 3839/1.
d) Kıssa-i Kahkaha Gazavat-ı Ali (kv), İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY. Nu. 311.

Eserin müellifi ve istinsah tarihi bilinmemektedir. Tenkitli neşri yapılmamıştır. Muhtevası kısaca şöyledir:

Hz. Muhammed (s) mescitte otururken huzura gelen bir adam, Müslümanlara eziyet eden Beni Alke Kalesi meliki Kahkaha Sultan’dan şikâyetçi olur. Hz. Peygamber’in emriyle Halid b. Velid, Said ve Sad b. Vakkas kaleye giderler. Kahkaha Sultan önlem alıp asker sevk eder ve üçünü de esir alır. Esir düştükleri haberi Medine’ye ulaşınca Hz. Peygamber, Cebrail’in Allah’tan getirdiği mesaj üzerine, Hz. Ali’yi kaleye gönderir. Hz. Ali, Hz. Fatıma’dan izin alıp kaleye gider.

Beraberindekileri sandıklara koyup tüccar kılığında kaleye yaklaşan Hz. Ali’nin kim olduğunu öğrenmek isteyen Kahkaha Sultan veziri Mukatil'i gönderir. Hz. Ali silah taciri olduğunu ve askerlere silahşorluk öğrettiğini söyler ve Mukatil ile askerlerine silahşorluk öğretip Müslüman olmalarını sağlar.

Neticede esirleri kurtaran Hz. Ali, Kahkaha’nın askerleriyle savaşıp galip olur. Müslüman olmaya davet edilen Kahkaha Sultan kabul etmeyince öldürülür, yerine veziri sultan tayin edilir. Müslüman olanları sağ bırakıp olmayanları öldüren Hz. Ali ganimetlerle birlikte Medine’ye döner.

Ertuğrul Ertekin
________________
kaynak: İsmet Çetin, Türk Edebiyatında Hz. Ali Cenknameleri, Ankara 1997, s. 7.

8 Ekim 2014 Çarşamba

Kitap Tanıtımı: Cevâhirzâde Mustafa Hilmi Efendi, Hz. Ali’nin Kan Kalesi Hikâyesi



Cevâhirzâde Mustafa Hilmi Efendi, Hz. Ali’nin Kan Kalesi Hikâyesi, haz. İsmail Güleç, Pan Yayıncılık, İstanbul 2011, 142 s.

Hz. Ali, Müslüman oldukları tarihten beri Türkler arasında özel bir ilgiye mazhar olmuştur. Sadece Alevi Türkler arasında değil, Sünni Türkler arasında da onun kahramanlık hikâyeleri okunmuş, gençler ona özenerek, onu taklit ederek yiğitçe yaşamışlardır. Hz. Ali, yiğitliğiyle gençlere, cömertliğiyle zenginlere, hanımına saygısıyla kocalara, dürüstlüğüyle ticaret ehline, evlat sevgisiyle babalara, evlenecekleri erkekte arayacakları meziyetleri öğretmesiyle kızlara, büyüklere saygısıyla küçüklere, küçüklere sevgisiyle büyüklere, adaletiyle beylere, yardımlarıyla ağalara, hasılı toplumun her kesimine güzel bir yönüyle örnek olmuştur. Cenkname olarak isimlendirilen Hz. Ali'nin kahramanlıklarının anlatıldığı hikâyelerin bu duyguların yerleşmesinde ve içselleştirilmesinde mühim bir rolü olmuştur.

Kan Kalesi de Hz. Ali'nin kahramanlıklarını anlatan onlarca hikâyeden, cenknameden biridir. Müellifi belli olmayan ve nesilden nesile anlatılagelen bu hikâyeyi nazma çekenlerden biri de Cevâhirzâde Mustafa Hilmi Efendi'dir (öl. 1910). ‘Ceng-i Hazret-i Ali’ olarak da isimlendirilen Kan Kalesi, konusunu İslam’dan alan menkıbevî bir kahramanlık hikâyesidir. Genelde Hz. Ali cenkleri, özelde Kan Kalesi büyük ölçüde düzyazıyla kaleme alınmıştır. Ancak Cevâhirzâde ve Noksanî (öl. 1993) gibi hikâyeleri nazmen kaleme alan şairler de vardır. Hikâyede gerçek ile fantastik unsurlar iç içe geçmiştir.

Hikâyede yer alan Kan suyu ve Kalesi Yazıcızâde Ahmet Bican’ın (ö. 1466’dan sonra) Dürr-i Meknûn’unda anlattığı adalara ve sulara benzemektedir. İçinde canavarların geçtiği, sihirli şehirlerin olduğu, içi türlü mücevherlerle dolu olan adaların yer aldığı Dürr-i Meknûn’un çok yaygın biçimde okunduğunu ve bilindiğini düşündüğümüzde Kan Kalesi hikâyesinde yer alan olağanüstü olayların devrin okuru için o kadar da yabancı olmadığını söyleyebiliriz.

Kan Kalesi hikâyesini üç bölümde inceleyebiliriz: İlk bölüm metnin başlangıcında yer alan tevhid ve münacat bölümüdür. İkinci bölüm asıl hikâyenin olduğu bölümdür. Bu bölüm de kendi içinde dört temel bölümden oluşur: 1) Hikâyenin başlamasına neden olan olayın anlatılması, 2) Kahramanın sorunu çözmek için evinden ayrılması, 3) Yolculuk esnasında başından geçen olaylar, 4) Kahramanın amacına ulaşması ve evine dönmesi. Ve son bölüm hikâyeyi nazmeden ve istinsah edenler ve yazılış tarihleri hakkında bilgi verilen bölüm ile dua bölümüdür.

Ertuğrul Ertekin
__________________
bkz. İsmail Güleç, Kan Kalesi Hikâyeleri ve Cevâhirzâde’nin Manzum Kan Kalesi Hikâyesi, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı: 65, 2013. Makaleyi buradan okuyabilirsiniz.

28 Eylül 2014 Pazar

Kitap Tanıtımı: İsmet Çetin, Türk Edebiyatında Hz. Ali Cenknameleri


İsmet Çetin, Türk Edebiyatında Hz. Ali Cenknameleri, Kültür Bakanlığı, Ankara 1997, 467 s.

Fuad Köprülü’nün “Hz. Ali’nin şahsiyeti etrafından teşekkül eden menkıbeler için etraflı bir araştırmaya ihtiyaç vardır” sözünden hareketle tez çalışmasına başlayan ve başarısında dolayı çalışması Kültür Bakanlığınca kitaplaştırılan İsmet Çetin’in Türk Edebiyatında Hz. Ali Cenknameleri giriş ve beş bölümden oluşmaktadır.

Kitabının “Türk Edebiyatında Hz. Ali Cenknameleri” başlıklı giriş bölümünü üç ana başlığa ayıran Çetin, bu bölümde Hz. Ali cenknamelerinin Türk destan geleneğindeki, hikâyecilik geleneğindeki ve meddahlık geleneğindeki konumunu belirlemeye çalışır. Bu bölümün sonunda yazar, Hz. Ali cenknameleri konusunda yapılan çalışmalara dair çok kıymetli bir bibliyografya sunmaktadır.

Kitabın “Cenknamelerin Nüsha Tavsifleri ve Özetleri” başlığını taşıyan ikinci bölümünde ise yazar, çalışmasının kaynağı olan yirmi farklı cenkname yazması hakkında detaylı bilgiler vermekte ve bu eserleri özetlemektedir.

İsmet Çetin, “Cenknamelerin Tasnif ve Musannifleri” başlıklı ikinci bölümde, bir önceki bölümde tanıttığı eserleri tasnif eder ve tasnif sonucunda tespit ettiği beş musannifler; Tursun Fakı, Meddah Yusuf, Şeyyad İsa, Kirdeci Ali ve Maazoğlu Hasan hakkında önemli bilgiler verir.

Üçüncü bölümün konusu cenknamelerin kaynakları, şekil ve üslup özellikleridir. Cenknamelerin kaynaklarını ortaya çıkarmaya çalışan yazar, İslâm tarihi, dinî kıssalar ve menkıbeler, efsaneler ve masallar olarak belirlediği bu kaynakları yer yer üzerinde çalıştığı metinlerden örnek beyitler alıntılayarak etraflıca incelemektedir. Üçüncü bölümün ikinci kısmında ise Çetin, manzum ve mensur olarak tasnif ettiği cenknameleri şekil ve üslup özellikleri açısından ele almaktadır.

“Hz. Ali Cenknamelerinde Tipler” başlıklı dördüncü bölümde ise yazar cenknamelerde adı geçen şahısları erkek tipler ve kadın tipler şeklinde gruplandırarak haklarında bilgi verir. Erkek ve kadın tipleri de kendi içinde Müslüman olan tipler, sonradan Müslüman olan tipler, Müslüman olmayan tipler şeklinde sınıflandırır. Bu kısımda Çetin yüz yetmiş beş erkek karakter ve on beş kadın karakter hakkında bilgi vermektedir.

Kitabın son bölümü olan beşinci bölümde ise yazar, cenknamelerdeki belli başlı motifleri on bir yan başlık altında incelemektedir.

İsmet Çetin’in bu kitabı alanında hâlâ yeri doldurulamamış bir başvuru kaynağı olmaya devam etmektedir.

Ertuğrul Ertekin

26 Eylül 2014 Cuma

Kitap Tanıtımı: M. Fatih Alkayış, Haveranname


Başkahramanını Hazret-i Ali’nin oluşturduğu, cenknamelerin bir türü de havername veya haverannamelerdir. İran sahasında olduğu gibi Anadolu sahasında da çok sayıda havername kaleme alınmıştır. Genellikle müellifi bilinmeyen bu eserler çoğunlukla XIII.-XV. yüzyıllarda üretilmiştir.

Eski Anadolu Türkçesinin dil özelliklerini gösteren ve bu sebeple XIII-XIV. Yüzyıla tarihlendirilen bir haveranname yazması, Türk Dil Kurumu Kütüphanesi A/6 numarada kayıtlıdır.

“Haveran hikâyesi”, “Baber Kalesinden Olan Zünnar Ateşperestin Hikâyesi”, ve “Hz. Musa’nın Hikâyesi” başlıklı üç hikâyeyi muhtevi bu haveranname, 1230/1814-1815 yılında Ergirili Muhammed Bekr Aga’nın istinsah edilmiştir. Eserde, Hz. Musa ile ilgili üçüncü hikâye yarıda kalır ve devamında “Belh Şehrinden Olan İbrahim-i Edhem’in Hikâye-i Latifesidir” başlıklı başka bir hikâye başlar.

M. Fatih Alkayış, eser üzerine bir tez çalışması yapmış ve bu çalışmasını, yazma nüshanın tıpkıbasımıyla birlikte, Haveranname adıyla yayımlamıştır (İstanbul 2013).

Ertuğrul Ertekin