Cevâhirzâde Mustafa Hilmi Efendi, Hz. Ali’nin
Kan Kalesi Hikâyesi, haz. İsmail Güleç, Pan Yayıncılık, İstanbul 2011, 142 s.
Hz. Ali, Müslüman oldukları tarihten beri Türkler
arasında özel bir ilgiye mazhar olmuştur. Sadece Alevi Türkler arasında değil,
Sünni Türkler arasında da onun kahramanlık hikâyeleri okunmuş, gençler ona
özenerek, onu taklit ederek yiğitçe yaşamışlardır. Hz. Ali, yiğitliğiyle
gençlere, cömertliğiyle zenginlere, hanımına saygısıyla kocalara, dürüstlüğüyle
ticaret ehline, evlat sevgisiyle babalara, evlenecekleri erkekte arayacakları
meziyetleri öğretmesiyle kızlara, büyüklere saygısıyla küçüklere, küçüklere sevgisiyle
büyüklere, adaletiyle beylere, yardımlarıyla ağalara, hasılı toplumun her
kesimine güzel bir yönüyle örnek olmuştur. Cenkname olarak isimlendirilen Hz. Ali'nin
kahramanlıklarının anlatıldığı hikâyelerin bu duyguların yerleşmesinde ve
içselleştirilmesinde mühim bir rolü olmuştur.
Kan Kalesi de Hz. Ali'nin kahramanlıklarını anlatan onlarca hikâyeden,
cenknameden biridir. Müellifi belli olmayan ve nesilden nesile anlatılagelen bu
hikâyeyi nazma çekenlerden biri de Cevâhirzâde Mustafa Hilmi Efendi'dir (öl. 1910). ‘Ceng-i Hazret-i Ali’ olarak da isimlendirilen Kan
Kalesi, konusunu İslam’dan alan menkıbevî bir kahramanlık hikâyesidir. Genelde Hz. Ali
cenkleri, özelde Kan Kalesi büyük ölçüde düzyazıyla kaleme alınmıştır. Ancak
Cevâhirzâde ve Noksanî (öl. 1993) gibi hikâyeleri nazmen kaleme alan
şairler de vardır. Hikâyede gerçek ile fantastik unsurlar iç içe geçmiştir.
Hikâyede yer alan Kan suyu ve Kalesi Yazıcızâde Ahmet Bican’ın
(ö. 1466’dan sonra) Dürr-i Meknûn’unda anlattığı adalara ve sulara
benzemektedir. İçinde canavarların geçtiği, sihirli şehirlerin olduğu, içi
türlü mücevherlerle dolu olan adaların yer aldığı Dürr-i Meknûn’un çok yaygın
biçimde okunduğunu ve bilindiğini düşündüğümüzde Kan Kalesi hikâyesinde yer
alan olağanüstü olayların devrin okuru için o kadar da yabancı olmadığını
söyleyebiliriz.
Kan Kalesi hikâyesini üç bölümde inceleyebiliriz: İlk
bölüm metnin başlangıcında yer alan tevhid ve münacat bölümüdür. İkinci bölüm
asıl hikâyenin olduğu bölümdür. Bu bölüm de kendi içinde dört temel bölümden
oluşur: 1) Hikâyenin başlamasına neden olan olayın anlatılması, 2) Kahramanın
sorunu çözmek için evinden ayrılması, 3) Yolculuk esnasında başından geçen
olaylar, 4) Kahramanın amacına ulaşması ve evine dönmesi. Ve son bölüm hikâyeyi
nazmeden ve istinsah edenler ve yazılış tarihleri hakkında bilgi verilen bölüm
ile dua bölümüdür.
Ertuğrul Ertekin
bkz. İsmail Güleç, Kan Kalesi Hikâyeleri ve Cevâhirzâde’nin
Manzum Kan Kalesi Hikâyesi, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi,
Sayı: 65, 2013. Makaleyi buradan okuyabilirsiniz.