Fuzulî, Matlau’l-itikâd fi marifati’l-mabdai va’l-maâd,
önsöz ve notlarla neşre hazırlayan: Muhammad b. Tavit at-Tancî, çevirenler:
Esat Coşan-Kemal Işık, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Yayınları: 138, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1962, XV+82+104.
Matlau’l-itikad fi marifati’l-mabdai va’l-maâd, Fuzulî’nin (ö.963/1556) “Nereden geldik,
nereye gidiyoruz?” sorusuna cevap vermeye çalıştığı eseridir. Eser, ilk defa Hamid
Araslı tarafından, çinkograf usulüyle 1958 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de
yayımlanmıştır. Ancak Araslı, önsözde belirttiği üzere, esas aldığı el yazması
nüshanın hatalarını düzeltmemiştir. Myhammed b. Tavit at-Tancî'ye (ö. 1974) göre Araslı’nın neşri, bu
eksikliğinden ötürü eserin hatalarla dolu nüshasını çoğaltmaktan ibaret
kalmıştır.
at-Tancî ise neşrinde eserin tek nüshasını esas almış,
ancak müstensihten kaynaklanan hataları Fuzulî’nin kaynaklarına müracaat ederek
düzeltme yoluna gitmiştir. 52 yaprak olan bu nüsha, Leningrad Şarkiyat
Enstitüsü’nde bulunan tarihsiz bir mecmuada yer almaktadır. at-Tancî’ye göre
nüsha, X./XIV. yüzyılda istinsah edilmiştir.
Matlau’l-itikad fi marifati’l-mabdai va’l-maâd, giriş ve
dört rükünden/bölümden oluşmaktadır. Fuzulî eserini niçin telif ettiğini şöyle
açıklar: Ben varlıklara duygu ve akıl gözüyle baktım. Onlar üzerinde fikir ve
düşünce ayağıyla yürümeye çalıştım… “İlmi, sihir de olsa öğreniniz” hadisi beni
teşvik etmekle beraber, “Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik” ayeti de bana
yönümü gösterdi. Bunun üzerine nazm-ı kelam yolu tercih ettim ve bununla
kainattaki intizamın hikmetine eriştim. Çalışmam beni sonunda, varlıklardaki
düzenin bir düzenleyicisi, mahsus ve makul nakışların işleyicisi olduğu
neticesine götürdü. Allah’ın sonsuz inayetine güvenerek O’nu bilmenin yolunu
talep ettim.
Fuzulî eserini dört rükün üzerine kurmuştur: Çeşitli
inanç sahiplerinin inanışlarına vakıf olup, faydalı olanlarını seçince zaman
onların gizli kalmalarından veya yok olmalarından endişe ederek korunmalarını
diledi. Ben de onların muhafazası için her birinde iman bahçesine açılan bir
kapı bulunan dört rükün üzerine bir bina kurdum.
Dört rükünden ilki İlim ve Marifet başlığını
taşımaktadır. Fuzulî dört bölüme ayırdığı birinci rükünde, önce ilim ve
marifetin mahiyeti üzerinde durmuş, ardından Allah’ı bilmenin gerekliliğini ele
almıştır. Daha sonra bilgiyi kısımlara ayıran Fuzulî, son bölümde bilgi edinme
yollarından söz etmiştir.
Kitabın ikinci rüknü, kâinatın ahvalinin bilinmesi konusundadır ve beş
bölümden oluşmaktadır. Fuzulî, birinci bölümde kâinatın mebdei, ikinci bölümde
âlemin cüzleri, üçüncü bölümde âlemin sınıfları, dördüncü bölümde insanın
mahiyeti, beşinci bölümde ise cinlerin mevcudiyeti konularını, İslâm
felsefecilerinin ve kelamcılarının eserlerinden yaptığı iktibaslarla
incelemiştir.
Vacibü’l-vücudun bilinmesine ilişkin olan üçüncü rükünde ise
Fuzulî konuyu sekiz bölümde incelemektedir. Birinci bölüm, konuya dair terimlere
dair bir giriştir. İkinci bölümde devir ve teselsülü (kısır döndü) ele alıp
çürütmüş, üçüncü bölümde Vacibü’l-vücudun mevcudiyetini kanıtlamıştır. Allah’ın
zatı, sıfatları, fiilleri ise takip eden iki bölümde ele alınmıştır. Altıncı
bölümde güzellik ve çirkinlik, yedinci bölümde hayır ver şer, sekizinci bölümde
de bir şeyin Allah’ın üzerine gerekli olup olmaması konuları tartışılmıştır. Bu bölümde
sık sık felsefecilerin ve kelamcıların görüşlerini nakleden Fuzulî, daha ziyade
Ehlisünnet, Mutezile ve Eşarî kelamcılarından alıntılar yapmıştır.
Kitabın son rüknü olan dördüncü rükün de sekiz bölüme
ayrılmaktadır. Bu rüknün konusu nübüvvettir. Fuzulî, ilk iki bölümde, insanların
peygamberlere olan ihtiyaçları ve peygamberlerin ismeti konularını ele
almıştır. Devam eden iki bölümde, peygamberimizin nübüvveti ve diğer
peygamberlere üstünlüğü konusu incelenmiştir. Beşinci bölümün konusu imamettir. Bu bölümde
Fuzulî mezheplerin (Ehlisünnet, Mutezile, Şia) ve fırkaların (İsmailiye,
Zeydiye, İmamiye, Gulat) görüşlerini tek tek aktarmaktadır. Altıncı bölümde,
haşir konusunu ele alan Fuzulî, yedinci bölümde ruhun ölümden sonra, dirilişten
önceki durumunu ve sekizinci bölümde, mizan, sırat ve hesap konuları üzerinde
durmuştur.
Kâtip Çelebi, muhtemelen müellifin İmamî Şiî olmasından
yola çıkarak, Fuzulî’nin bu eserinde anlatmak istediği konuları filozoflara ve İmamiye
mezhebine uygun bir şekilde ele aldığını yazmış olsa da, eseri neşreden
at-Tancî’ye göre Fuzulî eserinde takiyeye başvurmuştur. Gerçi at-Tancî biraz mübalağa
ederek Fuzulî’nin bu eserinde bir harfle bile İmamiyeye temas etmediğini yazmaktadır.
Fakat özellikle imametle ilgili bölümde Fuzulî, “İmamet müessesesinin varlığı
zaruridir” cümlesiyle başlamakta, daha sonra Şiî fırkaların konuyla ilgili
görüşlerini aktarmakta ve ardından İmamiye Şiasının 12 imamını isimleriyle zikretmektedir.
Ertuğrul Ertekin