Kasım b. Hasan'ın Ezrak'ı öldürmesi
Fuzulî, Hadîkatü's-Su'ada
Konya Mevlana Müzesi |
Kasım b. Hasan b. Ali b. Ebi Tâlib, 47/667-668 yılında
Medine’de doğdu. İki yaşındayken babası İmam Hasan’ı (as) kaybetti (5
Rebiyülevvel 50/2 Nisan 670). Babasının şehadetinden sonra, Kerbelâ’da şehid
oluncaya dek, amcası İmam Hüseyin’in himayesinde büyüdü. Kerbelâ’ya annesi,
erkek ve kız kardeşleri ile birlikte gitti. Şehid olduğunda 13 veya 14
yaşındaydı.
*
İmam Hüseyin, 9 Muharrem 61/9 Ekim 680’de, Tasua akşamı
bir konuşma yaptı; akrabalarını ve sahabîlerini ertesi gün bütün erkeklerin
öldürüleceği konusunda uyardı ve onlara isterlerse gecenin karanlığından faydalanıp
gidebileceklerini söyledi. İmam Hüseyin’in bütün akrabaları ve sahabîleri ölümü
göze almıştı; kimse gitmedi. *
Bu esnada yaşça en küçük olan Kasım, İmam Hüseyin’in
yanına geldi ve “Ben de yarın öldürülenlerden olacak mıyım?” diye sordu. Bunun
üzerine İmam Hüseyin, Kasım’a ölümü nasıl gördüğünü sordu. Kasım, “Bence baldan
tatlıdır.” diye cevap verdi. İmam Hüseyin, “Amcan kurban olsun! Evet, sen de
büyük belaya müptela olduktan sonra öldürüleceksin!” dedi ve ekledi: “Küçük
oğlum Abdullah da öldürülecek!” Kasım, “Süt çocuğunu da mı öldürecekler?”
diye sorunca İmam Hüseyin, “Evet!” dedi.
10 Muharrem 61/10 Ekim 680 Âşura Günü, Ali Ekber’in
şehadetinden sonra Kasım, amcası İmam Hüseyin’in yanın gidip ondan savaşmak
için izin istedi. İmam Hüseyin Kasım’a baktı, kucakladı; ikisi birden ağladı. İmam
Hüseyin henüz küçük olduğundan ona savaşma izni vermedi. Kasım amcasının elini
ayağını öptü, ısrar etti ve amcasından izin aldı.
Ağlamaklı, amcası İmam Hüseyin’den ayrılan Kasım, recez
okuyarak düşman askerlerine doğru yürüdü:
“Beni tanımıyorsanız söyleyeyim; ben Hasan’ın oğluyum,
O da kendisine itimat edilen Nebi Mustafa’nın (s) oğludur.
Hüseyin bir esir misali öyle bir güruhun ortasında kaldı
ki,
Allah yağmurlu günde onları susuz bıraksın!”
Kasım b. Hasan, üstünde abası ve gömleği, ayağında sol
bağcığı açılmış sandallarıyla savaş meydanına girdiğinde hâlâ recez okuyordu:
“Ben Ali neslinden Kasım’ım,
Beytullah’a ant olsun biz Nebi’ye,
Şimr Zilcevşen’den de, evlatlıktan da (İbn Ziyad) daha yakınız!”
Kasım artık savaş meydanında, düşman askerlerinin
karşısındaydı. Bundan sonra olanları Humeyd b. Müslim anlatır:
“Ben Ömer b. Sad’ın askerlerinin arasındaydım. Bize doğru
gelen bir delikanlı gördüm; yüzü ay parçası gibiydi, elinde bir kılıç vardı,
üzerinde de abasıyla gömleği. Ayağında da sandalları vardı; hiç unutmam sol
tekinin bağcığı açıktı. Amr b. Said bana, ‘Vallahi üstüne saldırıp onu
öldüreceğim.’ dedi. Subhanallah! Ne yapmak niyetindesin, zaten etrafı sarılmış,
bu ona yeter, dedim. ‘Yok, yok, üstüne saldırıp onu ben öldüreceğim!’ dedi.
Bunu der demez Kasım’ın üstüne saldırdı, bir kılıç darbesiyle alnını yardı.
Kasım yüzüstü yere yığıldı, haykırıyordu: ‘Amcacığım! Yardımıma koş!’ Hüseyin
bir şahin hızıyla yetişti, Kasım’ın başucunda durup aslan misali onun katiline
saldırdı. Hüseyin kılıcını kaldırdığında Amr, kendini korumak için kolunu kaldırınca kolu
koptu. Sonra bağırmaya, yardım çağırmaya başladı. Kufeli askerler yardımına
koştular. Çarpışma başladı. Bu esnada Amr b. Said kurtuldu. (Amr b. Said’in
çıkan hengâmede öldüğü de rivayet edilmiştir.) Kasım’ın bedeniyse atların
ayaklarının altında un ufak oldu.”
Ortalık biraz yatışıp da toz duman dinince İmam Hüseyin,
Kasım’ın yanında durdu. Kasım ayaklarını yere vuruyor, son nefesini soluyordu.
Yeğeninin bu halini gören İmam Hüseyin düşman askerlerine beddua etti:
“Seni öldürenler Allah’ın rahmetinden uzak olsunlar!
Kıyamet gününde onların düşmanı deden olacak!”
Sonra Kasım’a döndü:
“Vallahi yardıma çağırdığında elinden bir şey gelmemesi
amcanı kahretti. Gerçi elinden bir şey gelseydi de sana bir faydası dokunmazdı;
çünkü bugün onun düşmanları çok, yardımcıları azdır.”
Ardından Kasım’ın un ufak olmuş cansız bedenini göğsüne
bastırdı, savaş meydanından çıkardı.
Kasım b. Hasan'ın çadırı
Muhayyem, Kerbela* |
Humeyd b. Müslim bu sahneyi şöyle anlatır:
“Kasım'ın ayakları yerde sürünüyordu; İmam Hüseyin onu
sımsıkı göğsüne bastırmıştı. Kasım’ı oğlu Ali Ekber’in ve öteki Haşimî
şehidlerin yanına yatırdı.”
Ertuğrul Ertekin
______________
kaynak: Allame Seyyid İbn Tavus, Kerbela Şehitlerinin
Ardından, çev. Cafer Bayar, İstanbul 2014, s. 85-87; Ebu Mihnef, Kerbela
Vakıası, çev. Nuri Dönmez, İstanbul 2010, s. 190-191; Resul Caferiyan, Teemmulî
der Nehzet-i Âşura, Kum 2007, s. 138-139; Seyyid Asgar Nazımzade Kummî, Ashab-ı
İmam Hüseyin (as), Kum 2011, s. 235-241.