1 Kasım 2014 Cumartesi

Kerbela Şehidleri: Kasım b. Hasan



Kasım b. Hasan'ın Ezrak'ı öldürmesi
Konya Mevlana Müzesi 

Kasım b. Hasan b. Ali b. Ebi Tâlib, 47/667-668 yılında Medine’de doğdu. İki yaşındayken babası İmam Hasan’ı (as) kaybetti (5 Rebiyülevvel 50/2 Nisan 670). Babasının şehadetinden sonra, Kerbelâ’da şehid oluncaya dek, amcası İmam Hüseyin’in himayesinde büyüdü. Kerbelâ’ya annesi, erkek ve kız kardeşleri ile birlikte gitti. Şehid olduğunda 13 veya 14 yaşındaydı.

*
İmam Hüseyin, 9 Muharrem 61/9 Ekim 680’de, Tasua akşamı bir konuşma yaptı; akrabalarını ve sahabîlerini ertesi gün bütün erkeklerin öldürüleceği konusunda uyardı ve onlara isterlerse gecenin karanlığından faydalanıp gidebileceklerini söyledi. İmam Hüseyin’in bütün akrabaları ve sahabîleri ölümü göze almıştı; kimse gitmedi.


Bu esnada yaşça en küçük olan Kasım, İmam Hüseyin’in yanına geldi ve “Ben de yarın öldürülenlerden olacak mıyım?” diye sordu. Bunun üzerine İmam Hüseyin, Kasım’a ölümü nasıl gördüğünü sordu. Kasım, “Bence baldan tatlıdır.” diye cevap verdi. İmam Hüseyin, “Amcan kurban olsun! Evet, sen de büyük belaya müptela olduktan sonra öldürüleceksin!” dedi ve ekledi: “Küçük oğlum Abdullah da öldürülecek!” Kasım, “Süt çocuğunu da mı öldürecekler?” diye sorunca İmam Hüseyin, “Evet!” dedi.

10 Muharrem 61/10 Ekim 680 Âşura Günü, Ali Ekber’in şehadetinden sonra Kasım, amcası İmam Hüseyin’in yanın gidip ondan savaşmak için izin istedi. İmam Hüseyin Kasım’a baktı, kucakladı; ikisi birden ağladı. İmam Hüseyin henüz küçük olduğundan ona savaşma izni vermedi. Kasım amcasının elini ayağını öptü, ısrar etti ve amcasından izin aldı.

Ağlamaklı, amcası İmam Hüseyin’den ayrılan Kasım, recez okuyarak düşman askerlerine doğru yürüdü:

“Beni tanımıyorsanız söyleyeyim; ben Hasan’ın oğluyum,
O da kendisine itimat edilen Nebi Mustafa’nın (s) oğludur.
Hüseyin bir esir misali öyle bir güruhun ortasında kaldı ki,
Allah yağmurlu günde onları susuz bıraksın!”

Kasım b. Hasan, üstünde abası ve gömleği, ayağında sol bağcığı açılmış sandallarıyla savaş meydanına girdiğinde hâlâ recez okuyordu:

“Ben Ali neslinden Kasım’ım,
Beytullah’a ant olsun biz Nebi’ye,
Şimr Zilcevşen’den de, evlatlıktan da (İbn Ziyad) daha yakınız!”

Kasım artık savaş meydanında, düşman askerlerinin karşısındaydı. Bundan sonra olanları Humeyd b. Müslim anlatır:

“Ben Ömer b. Sad’ın askerlerinin arasındaydım. Bize doğru gelen bir delikanlı gördüm; yüzü ay parçası gibiydi, elinde bir kılıç vardı, üzerinde de abasıyla gömleği. Ayağında da sandalları vardı; hiç unutmam sol tekinin bağcığı açıktı. Amr b. Said bana, ‘Vallahi üstüne saldırıp onu öldüreceğim.’ dedi. Subhanallah! Ne yapmak niyetindesin, zaten etrafı sarılmış, bu ona yeter, dedim. ‘Yok, yok, üstüne saldırıp onu ben öldüreceğim!’ dedi. Bunu der demez Kasım’ın üstüne saldırdı, bir kılıç darbesiyle alnını yardı. Kasım yüzüstü yere yığıldı, haykırıyordu: ‘Amcacığım! Yardımıma koş!’ Hüseyin bir şahin hızıyla yetişti, Kasım’ın başucunda durup aslan misali onun katiline saldırdı. Hüseyin kılıcını kaldırdığında Amr, kendini korumak için kolunu kaldırınca kolu koptu. Sonra bağırmaya, yardım çağırmaya başladı. Kufeli askerler yardımına koştular. Çarpışma başladı. Bu esnada Amr b. Said kurtuldu. (Amr b. Said’in çıkan hengâmede öldüğü de rivayet edilmiştir.) Kasım’ın bedeniyse atların ayaklarının altında un ufak oldu.”

Ortalık biraz yatışıp da toz duman dinince İmam Hüseyin, Kasım’ın yanında durdu. Kasım ayaklarını yere vuruyor, son nefesini soluyordu. Yeğeninin bu halini gören İmam Hüseyin düşman askerlerine beddua etti:

“Seni öldürenler Allah’ın rahmetinden uzak olsunlar! Kıyamet gününde onların düşmanı deden olacak!”

Sonra Kasım’a döndü:

“Vallahi yardıma çağırdığında elinden bir şey gelmemesi amcanı kahretti. Gerçi elinden bir şey gelseydi de sana bir faydası dokunmazdı; çünkü bugün onun düşmanları çok, yardımcıları azdır.”

Ardından Kasım’ın un ufak olmuş cansız bedenini göğsüne bastırdı, savaş meydanından çıkardı.
Kasım b. Hasan'ın çadırı
Muhayyem, Kerbela*
Humeyd b. Müslim bu sahneyi şöyle anlatır:

“Kasım'ın ayakları yerde sürünüyordu; İmam Hüseyin onu sımsıkı göğsüne bastırmıştı. Kasım’ı oğlu Ali Ekber’in ve öteki Haşimî şehidlerin yanına yatırdı.

Ertuğrul Ertekin
______________
kaynak: Allame Seyyid İbn Tavus, Kerbela Şehitlerinin Ardından, çev. Cafer Bayar, İstanbul 2014, s. 85-87; Ebu Mihnef, Kerbela Vakıası, çev. Nuri Dönmez, İstanbul 2010, s. 190-191; Resul Caferiyan, Teemmulî der Nehzet-i Âşura, Kum 2007, s. 138-139; Seyyid Asgar Nazımzade Kummî, Ashab-ı İmam Hüseyin (as), Kum 2011, s. 235-241.