15 Mayıs 2010 tarihinde Bilim ve Sanat Vakfı'nda (BİSAV)
Zeydîlik Atölyesi düzenlendi. Atölyede, Zeydîlik mezhebi
tarihsel gelişimi içerisinde ele alındı ve başta Zeyd b. Ali ve Kasım
er-Ressî olmak üzere, önemli temsilcileri ve bunların kelâm, tefsir,
hadis ve fıkıh gibi ilimlere dair yaklaşımları, Türkiye’nin çeşitli
üniversitelerinden gelen ve çalışmalarını bu konular üzerinde
yoğunlaştırmış olan akademisyenler tarafından tartışıldı.
Atölyenin programı şöyleydi:
Açılış Oturumu
Açılış Konuşması: Eyyüp Said Kaya
I. Oturum
Açılış Oturumu
Açılış Konuşması: Eyyüp Said Kaya
I. Oturum
Oturum Başkanı: Mehmet Ali Büyükkara
Eren Gündüz: “Zeyd b. Ali ve İslâm İlimleri Tarihindeki Yeri”
Hasan Yaşaroğlu: “Taberistan Zeydiliği”
II. Oturum
Oturum Başkanı: Ali Hakan Çavuşoğlu
Yusuf Gökalp: “Zeydiliğin Yemen’de Yayılışı ve Kurumsallaşması”
Mehmet Ünal: “Zeydi Tefsirinin Karakteristikleri”
III. Oturum
Oturum Başkanı: Prof.Dr. Bilal Aybakan
Mehmet Ümit: “Zeydiyye – Mutezile Etkileşimi ve Kasım er-Ressî”
Resul Öztürk: “Kasım er-Ressî’nin Sistematik Kelama İlişkin Görüşleri”
IV. Oturum
Oturum Başkanı: Sami Erdem
Kadir Demirci: “Zeydiyye’nin Hadis Anlayışı”
Fatih Yücel: “Zeydi Usûlünde Kaynak Anlayışı”
Değerlendirme Oturumu
Sümeyye Onuk Atölyeyi BİSAV Bülten'e değerlendirdi.
Eren Gündüz: “Zeyd b. Ali ve İslâm İlimleri Tarihindeki Yeri”
Hasan Yaşaroğlu: “Taberistan Zeydiliği”
II. Oturum
Oturum Başkanı: Ali Hakan Çavuşoğlu
Yusuf Gökalp: “Zeydiliğin Yemen’de Yayılışı ve Kurumsallaşması”
Mehmet Ünal: “Zeydi Tefsirinin Karakteristikleri”
III. Oturum
Oturum Başkanı: Prof.Dr. Bilal Aybakan
Mehmet Ümit: “Zeydiyye – Mutezile Etkileşimi ve Kasım er-Ressî”
Resul Öztürk: “Kasım er-Ressî’nin Sistematik Kelama İlişkin Görüşleri”
IV. Oturum
Oturum Başkanı: Sami Erdem
Kadir Demirci: “Zeydiyye’nin Hadis Anlayışı”
Fatih Yücel: “Zeydi Usûlünde Kaynak Anlayışı”
Değerlendirme Oturumu
Sümeyye Onuk Atölyeyi BİSAV Bülten'e değerlendirdi.
*
Bilim ve Sanat Vakfı Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin (MAM) 15 Mayıs 2010’da gerçekleştirdiği Zeydîlik Atölyesi, MAM koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Sami Erdem’in ve atölye koordinatörü Dr. Eyyüp Said Kaya’nın açılış konuşmalarıyla başladı. Bir yıldır Dr. Kaya’nın koordinatörlüğünde Medeniyet Araştırmaları Merkezi bünyesinde sürdürülen “Modernizm Öncesi Islah Hareketleri” atölyesi, modern dönem öncesinde ortaya çıkan, İslâm medeniyetinin ana damarını oluşturan ilmî geleneğe esaslı tenkitler getiren ve modern İslâm düşüncesinin başlıca atıf kaynağı haline gelen “tecdid hareketleri”ni incelemek amacıyla yola çıkmış ve bu bağlamda ilk olarak Şevkânî’yi gündemine almıştır. Şevkânî’nin ve görüşlerinin daha iyi anlaşılabilmesi; kimlerle ne için, nasıl ve ne gibi şartlarda mücadele ettiğinin belirginlik kazanabilmesi için, müellifin yaşadığı coğrafya olan Yemen’in ve Yemen’deki hâkim mezhep konumundaki Zeydîliğin daha yakından tanınması ihtiyacı hâsıl olmuştur. Bu amaçla Türkiye’de Zeydîlik konusundaki birikimden istifade etmek için düzenlenen atölyenin dört oturumunda toplam sekiz tebliğ sunuldu.
Bilim ve Sanat Vakfı Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin (MAM) 15 Mayıs 2010’da gerçekleştirdiği Zeydîlik Atölyesi, MAM koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Sami Erdem’in ve atölye koordinatörü Dr. Eyyüp Said Kaya’nın açılış konuşmalarıyla başladı. Bir yıldır Dr. Kaya’nın koordinatörlüğünde Medeniyet Araştırmaları Merkezi bünyesinde sürdürülen “Modernizm Öncesi Islah Hareketleri” atölyesi, modern dönem öncesinde ortaya çıkan, İslâm medeniyetinin ana damarını oluşturan ilmî geleneğe esaslı tenkitler getiren ve modern İslâm düşüncesinin başlıca atıf kaynağı haline gelen “tecdid hareketleri”ni incelemek amacıyla yola çıkmış ve bu bağlamda ilk olarak Şevkânî’yi gündemine almıştır. Şevkânî’nin ve görüşlerinin daha iyi anlaşılabilmesi; kimlerle ne için, nasıl ve ne gibi şartlarda mücadele ettiğinin belirginlik kazanabilmesi için, müellifin yaşadığı coğrafya olan Yemen’in ve Yemen’deki hâkim mezhep konumundaki Zeydîliğin daha yakından tanınması ihtiyacı hâsıl olmuştur. Bu amaçla Türkiye’de Zeydîlik konusundaki birikimden istifade etmek için düzenlenen atölyenin dört oturumunda toplam sekiz tebliğ sunuldu.
Prof. Dr. Mehmet
Ali Büyükkara başkanlığındaki ilk oturumda Eren Gündüz ve Hasan Yaşaroğlu
tebliğlerini sundular. Gündüz, “Zeyd b. Ali ve İslâm İlim-leri Tarihindeki
Yeri” başlıklı tebliğinde ilk olarak Zeyd b. Ali’nin (öl. 122/740) hayatından
ve siyasî görüşlerinden bahsetti. Ehl-i Sünnet ve Şia nezdinde muteber bir isim
olan Zeyd b. Ali’ye göre, imamet için ayaklanma (hurûc) şarttır. Hz.
Peygamber halife olarak yerine Hz. Ali’yi bırakmıştır; ancak fitneyi teskin
etmek için hilafet Hz. Ebu Bekir’e ve Hz. Ömer’e verilmiştir ve bu iki
halifenin hilafetleri sahihtir. İmamet için Alevî-Fâtımî olmaya gerek yoktur.
Gündüz, Zeyd b. Ali’nin siyasî görüşlerini bu cümlelerle aktardıktan sonra ona
nispet edilen el-Mecmû‘u’l-fıkhî adlı eserin karakteristiklerini anlattı.
Buna göre mezkûr eser, fıkıh ve hadis alanındaki ilk tedvin olduğunun iddia
edilmesi, Zeydîlerde Kur’an’dan sonra en önemli kaynak kabul edilmesi, Sünnî
literatüre yer vermediği halde Sünnî ve Şiî fıkhıyla uyumlu rivayetlerin yer
alması, ravilerinin Sünnî muhaddislerce güvenilir kabul edilmemesi, tasnifinin
ilk dönem kitaplarıyla uyumlu olması ve senette Ehl-i Beyt dışında kimsenin
bulunmaması gibi özellikleriyle dikkat çekmektedir.
İlk oturumun ikinci
konuşmacısı Yaşaroğlu, “Taberistan Zeydîliği” başlıklı tebliğinde, Zeydîliğin
ilk olarak Abbasilere karşı yürütülen isyanlar sonucunda takibattan kaçarak
Taberistan’a gelen Hasan b. Zeyd tarafından h. 250 yılında kurulduğunu ve bunun
tarihteki ilk Ehl-i Beyt devleti olduğunu belirtti. Devletin kuruluşundan yirmi
yıl kadar sonra Hasan b. Zeyd vefat edince yerine kardeşi Muhammed imam olmuştur. Ancak onun zamanında, h. 287 yılında Taberistan,
Sâmânîler’in eline geçmiş ve devlet inkıtaya uğramıştır. H. 301 yılında
Taberistan’ı tekrar ele geçiren Zeydîler ikinci kez aynı bölgede devlet
kurmuşlardır. Bu şekilde sürekli bir mücadele ve savaş halinde bulunan
Zeydîlerin h. 316 yılında Taberistan’daki hâkimiyetleri tamamen sona ermiş ve
Deyleman’a göç etmişlerdir. 10. yüzyıla kadar bu bölgede yaşamayı başarmışlarsa
da, Safevîler’in etkisiyle ortadan kalkmış ve İmamiyye’nin İsnaaşeriyye
fırkasına dönüşmüşlerdir.
Dr. Ali Hakan
Çavuşoğlu’nun başkanlığında gerçekleştirilen ikinci oturumun ilk tebliğcisi
Yusuf Gökalp “Zeydîliğin Yemen’de Yayılışı ve Kurumsallaşması” başlıklı bir
sunum yaptı. Gökalp, İmam Yahya’nın bölge kabilelerinden birinin daveti üzerine
Yemen’e gittiğini ve o bölgedeki Zeydîleri bir araya toplayarak Yemen Zeydî
devletini kurduğunu ifade etti. Kuruluşunda bir imamın etkili olması,
Zeydîlerden bahsedilirken aynı zamanda imamlardan da bahsedilmesini sağlamış ve
İmam Yahya ile birlikte Zeydiyye’nin mezhep esasları arasına “imamet” de dâhil
edilmiştir. Bu dönemlerde Yemen’deki Karmatiler ile yoğun mücadele eden
Zeydîler daha sonraları bilhassa Sa‘da merkezi ile civarına yerleşmiş ve
buradaki hâkim kültür olmuşlardır. İmam Yahya’dan sonra Kasım b. Ali,
Yemen’deki Zeydî iktidarını yeniden sağlamlaştırmıştır. Bu dönemlerde, ilim
adamlarının yoğun olarak yaşadığı dâru’l-hicreler kurulmuş, Taberistan ve Hicaz
Zeydîleri de gruplar halinde Yemen’e gelmeye başlamışlardır. Zeydîliğin,
mezhepler tarihi geleneğinde Şiî bir fırka olarak anıldığını söyleyen Gökalp,
Zeydî isyanların esas itibarıyla iktidara karşı olduğunu ve Zeydîlerin diğer
mezheplere karşı genelde ılımlı ve uzlaşmacı bir tavır benimsediğini belirtti.
Gökalp’e göre Zeydîlik, politik, karizmatik ve liderci din anlayışının
temsilcisi olarak dikkat çekmektedir.
“Zeydî Tefsirinin
Karakteristikleri” başlıklı bir tebliğ sunan Mehmet Ünal ise, Kasım er-Ressî
ile birlikte Zeydiyye arasında Mutezilîliğin öne çıktığını, bu anlayışın
tefsire de yansıdığını belirtti. Zeydîlerin kendilerine has kâmil bir tefsir
eseri bulunmamaktadır; zira Zeydî müfessirler Zemahşeri’nin el-Keşşaf
adlı tefsirine itibar etmişler ve onu yeterli görmüşlerdir. Ünal’a göre, bunda,
Zemahşeri’nin hocası Hâkim el-Cüşemî’nin Zeydî bir müfessir olmasının etkisi
olabilir. Mutezilî itikadla çerçevelenen Zeydî tefsir anlayışı, Ehl-i Beyt
merkezli bir indirgemeciliğe sahiptir. Zeydîlere göre, rahmet ve övgü içeren
âyetlerin neredeyse tamamına yakını Hz. Ali hakkında nâzil olmuştur. Yine
Mutezilî itikadın bir sonucu olarak usul-i hamse ile bağdaşmayan tüm âyetler
tevil edilmiştir.
Prof. Dr. Bilal
Aybakan başkanlığında gerçekleştirilen üçüncü oturumda ise Zeydiyye’nin kelâm
anlayışı üzerinde duruldu. “Zeydiyye-Mutezile etkileşimi ve Kasım er-Ressî”
başlıklı bir tebliğ sunan Mehmet Ümit, Zeydiyye ve İmamiyye’nin imamet
anlayışlarını mukayese ederek konuşmasına başladı. Zeydîlerde imamların masum
kabul edilmediğini, bilgilerinin vehbî değil kesbî olduğunu ve sayılarının 12
ile sınırlandırılmadığını belirtti. Daha sonra Zeyd b. Ali ile Vâsıl b. Atâ
ilişkisine değinerek, Zeyd b. Ali’nin Vâsıl b. Atâ’nın öğrencisi olduğu
görüşünün ilk defa Şehristânî tarafından gündeme getirildiğini, ancak çağdaş
araştırmacılardan Ebû Zehra gibi âlimlerce bunun kabul edilmediğini ifade etti.
Ebû Zehra’ya göre, iki âlimin arasındaki ilişki hoca-öğrenci münasebeti
şeklinde değil de birlikte müzakere şeklindedir. Zeyd b. Ali zamanında usul-i
hamseden biri olan “el-menzile beyne’l-menzileteyn” ilkesi kabul
edilmemişken sonraki dönemlerde bu ilke de benimsenmiştir. Fakat yine de bu
ilkenin sadece büyük günah işleyenler hakkında geçerli olduğu ve Hz. Ali ile
savaşanlar için söylenemeyeceği görüşündedirler. İlk Zeydîler daha çok
Cebriyye’ye yakınken, Kasım er-Ressî ile birlikte Mutezilî tavır etkisini güçlü
bir şekilde hissettirmiştir.
İkinci konuşmacı
Resul Öztürk ise, “Kasım er-Ressî’nin Sistematik Kelama İlişkin Görüşleri”
hakkında bir tebliğ sundu. Zeydî kelâmını ilk sistematize eden kişi olarak
nitelenen Kasım er-Ressî’nin tam anlamıyla bir kelâm âlimi olduğunu ve imamet
hususları dışında Mutezilî anlayışı bir bütün olarak benimsediğini ifade eden
Öztürk, Ressî’nin metod olarak aklı ve Kur’an’ı esas aldığını ve kelâm
sistematiğini tevhid ile imamet üzerine şekillendirdiğini
belirtti. Ressî’ye göre Allah’ın sıfatları zatının aynıdır; Kur’an mahlûktur;
ru’yet mümkün değildir; istitaat fiilden öncedir; amel imandan bir cüzdür.
Yrd. Doç. Dr. Sami
Erdem’in başkanlık ettiği son oturumda ise, Kadir Demirci “Zeydiyye’nin Hadis
Anlayışı” başlıklı sunumunda Zeydîlerin müstakil bir hadis usûlü literatürünün
bulunmadığını, bu alanın fıkıh usûlü içinde devam ettiğini belirtti. Demirci’ye
göre bunda, Zeydîlerin isnad tenkidine çok fazla önem vermemelerinin, metin
tenkidini isnad tenkidine öncelemelerinin ve Ehl-i Beyt ravilerinin
rivayetlerine itimad etmelerinin etkisi olmuş olabilir. İlk dönem Zeydîlerinde
hadisin sahih kabul edilmesindeki temel ilke hadisin Kur’an’a arzıdır. Ancak
sonraki dönemlerde bu anlayışta bazı kırılmalar yaşanmış ve bunun dışında bir
takım başka kriterler de göz önüne alınmıştır. Ahmed b. İsa’nın fıkıh bablarına
göre tasnif ettiği el-Emâlî adlı eseri Zeydiyye’nin temel hadis kitabı
olma özelliğini taşımakta ve mezhebin Sahîh-i Buhârî’si olarak
anılmaktadır. Eserde hadislerin Ehl-i Beyt ravilerinden oluşan isnadları
zikredilmiştir. Daha sonra, başka bir Zeydî âlim el-Emâlî’de yer alan
hadisleri tahric ederek Sünnî hadis literatüründeki kaynaklarını göstermiş ve
sonuçta el-Emâlî’de yer alan hadislerin tamamına yakınının Sünnî
literatürde de yer aldığı ortaya çıkmıştır.
İkinci konuşmacı
Fatih Yücel ise, “Zeydî Usûlünde Kaynak Anlayışı” başlıklı sunumda, hicrî 2, 3
ve 5. asırlarda Zeydîliğin kaynak anlayışında kırılmalar yaşandığını belirtti.
“Kurucu Devir” olarak nitelenen İmam Zeyd b. Ali döneminde (h. 2. asır) kitap,
sünnet, icma ve kıyas şeklinde sade bir yapı arzeden kaynaklar, h.
3. asra tekabül eden “kelâm tesirindeki dönem”de akıl, kitap, sünnet, icma ve
kıyas şeklinde değişmiştir. “Klasik tasnif dönemi” olarak nitelenen ve
ağırlıklı olarak mütekellimîn yönteminin usûl-i fıkh tasnifinin benimsendiği h.
5. asırda Zeydî usulcülerin kaynak anlayışı genişleyerek ıstıshâb ve istihsân
gibi metodlar da kaynaklar arasına dâhil edilmiş ve bu dönemle birlikte büyük
oranda İbnü’l-Hâcib’in el-Muhtasar’ının sistematiği benimsenmiştir. Son
devir olan “çağdaş dönem”de ise ilmî bir canlılık zuhur etmiş, akıl
yeniden kaynaklar arasına girmiş ve “hadislerin Kur’an’a ve akla arzı” gibi
yöntemler öne çıkmıştır. Yücel, Zeydî usûlünün Sünnî usûlden ayrıldığı iki
temel nokta olarak Ehl-i Beyt icmaının da kaynaklar arasında yer almasını ve
Hz. Ali’nin ictihadlarının âhad haber seviyesinde kabul edilmesini zikrederek
tebliğini sonlandırdı.
Atölye’nin sonunda
bir değerlendirme oturumu yapılarak, Dr. Eyyüp Said Kaya’nın sorduğu “Zeydîlik
üzerine çalışan kurumlardan hangileri dikkate alınmalı?”, “Türkiye’de Zeydiyye
kütüphanesini zenginleştirmek için neler yapılmalı?”, “Ortak-ferdi akademik
metinler olarak nasıl adımlar atılmalı?” gibi sorular tebliğcilerin ve
katılımcıların görüş, öneri ve değerlendirmelerine açıldı.
Ayrıca bu oturumda
Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara tarafından günümüz Zeydîleri hakkında kısa bir
değerlendirme yapıldı ve Yemen’de yaşanan olaylar çerçevesinde Zeydîlerin
karşılaştıkları zorluklar anlatıldı. Bugün bölgede, yakın zamanlarda vefat eden
Bedrettin el-Hûsî’nin başlattığı ve “Hûsî hareketi” olarak adlandırılan bir
mücadele varlığını sürdürmektedir. Hûsî’nin Zeydî imameti tekrar tesis etmek
istediğine dair iddiaların bulunduğunu belirten Büyükkara, açıkça böyle bir
daveti olmadığı için gerçekten tam olarak neyi düşündüğü ve ne yapmak
istediğinin bilinemediğini ifade etti. Neticede 150 bin kişi bölgeyi terk etmek
zorunda kalmış, pek çok Müslüman ölmüş ve iç savaş kanlı bitmiştir. Hâlihazırda
Suudîlerin ve hükümetin belirli şartlarla anlaşmış olduklarını belirten
Büyükkara, bu anlaşmanın ne kadar süreceğinin bilinemeyeceğini ve hızlı bir şekilde
arabulucuların devreye girerek kalıcı bir barışın oluşturulması gerektiğini
zikrederek değerlendirme oturumunu sonlandırdı.