Saadetname, Ali Emirî nüshasının ilk yaprağı
Millet Kütüphanesi nr. 326
|
Camî-i Rumî ve Saadetnamesi
Molla Camî (öl. 898) ile karıştırılmaması için Camî-i Rumî, Kanûnî devrinde uzun süre Hazine-i Amire kâtibi olarak Mısır'da bulunduğundan dolayı Camî-i
Mısrî olarak anılan XVI. yüzyıl divan şairi Camî'nin bilinen tek eseri olan Saadetname, Hüseyin Vâiz'in (öl.
910) meşhur eseri Ravzatü'ş-Şühedâ'nın serbest bir tercümesidir. Camî
bu tercümesini padişaha ithaf etmiş ve bu eseriyle İstanbul şairleri ve uleması
arasında daha iyi tanınmış ve şöhreti artmıştır. Hacim bakımından Ravzatü’ş-Şühedâ’nın
Türkçe tercümelerin hepsini aşan Camî'nin eseri de şekil bakımından bu
tercümelere benzer. Bu tür eserlerin adeti veçhile süslü bir nesir dili
kullanılan mukaddime kısmı hariç sade bir ifadeyi tercih eden Camî eserinde sık
sık bazıları kendisine, diğer bir kısmı ise Türk ve İranlı başka şairlere ait
olan manzumelere de yer vermiş ve eserini renklendirmiştir. Fuzulî'nin (öl.
963) Hadîkatü's-Su'ada'sı ile Âşık Çelebi'nin (öl. 979) Tercüme-i Ravzatü’ş-Şühedâ'sı Camî'den
önceye aittir. Onun hiç olmazsa Fuzulî'nin eserinden haberdar olmaması
düşünülemez. Ancak yazar eseri boyunca birçok kaynak zikrettiği halde iki
selefinden nedense hiç söz açmaz.
Saadetname’nin el
yazması nüshaları
Kütüphanelerde birçok yazma nüshası bulunan eserin (TCYK,
455-458) bilinen en eski tarihli nüshası 986’da (1578) istinsah edilmiş olup
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndedir (Revan, nr. 1092). Ancak bu
kütüphanedeki dört nüsha (Revan nr. 1092, 1361, 1497; Koğuşlar, nr. 1000)
yanlış olarak Hacıhasanzâde Camî’ye ait gösterilmiştir (Karatay, II, 77-78).
Aynı şekilde Gölpınarlı da Mevlânâ Müzesi’nde mevcut bir Saâdetnâme nüshasını
(nr. 5426) Hacıhasanzâde’nin eseri olarak zikretmiş (Katalog, III, 318),
Karatay ise Tercüme-i Ravzatü’ş-şühedâ adıyla eserine aldığı bir başka nüshayı
(TSMK, Bağdat Köşkü, nr. 290) Hasan Camî-i Mısrî adına kaydetmiştir (Katalog,
I, 367). İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde de Camî-i Mısrî adına kayıtlı üç
yazma bulunmaktadır (TY, nr. 1702, 2374 [istinsah tarihi 999/1590-91], 3310).
Ali Emirî nüshası (Millet Ktp., nr. 326) yazı ve tezhip
bakımından oldukça değerlidir. Eserin bir başka nüshası ise Nuruosmaniye
Kütüphanesi’ndedir (nr. 3417).
Saadetname’nin
kaynakları
Müellifin bir ilim adamı ciddiyetiyle hareket ettiği ve
hacimli eserinde ele aldığı konularla ilgili birçok kaynağa -kitap veya şahıs-
başvurduğu görülür. Bu kaynaklardan tespit edebildiğimiz bazıları şunlardır:
Kenzü'l-garâib, Kitâb-ı tekmile, Ahvâl-i Kadı Iyâs, İmam Yâfii, Kitâbu
Mirâtü'l-hayat, Kitâb-ı Kimya, Ravzatü'l-ahbâb, Nuru'l-eimme Harezmî, Tefsir-i
Salebî, Uyünu'r-rıza, İmâm İsmail
Harezmi, Siyer-i Seyyid 'l-enâm,Kadı Sedîdeddin, Ravzatü'l-islam,Şeyh Muhammed
ibni 'l-Haşşab, Mevâlid vs.
Kaynakların zenginliği ve ilmî sağlamlığı yanında eserde
etkileyici bir dil kullanılmıştır. Yazdıklarına gönülden inandığı üslubundaki
samimiyetinden anlaşılan Camî arada bir aşağıdakine benzer ifadelerle okuyucuyu
yaşanılan acılara ortak olmaya davet eder:
Gelünüz hasret ile haşre degin
Bu belâyı analum ağlayalum
Yâd idüp evvel catşun âteşini
Lâleveş bağrumuzı tağlayalum (s. 81)
Tercümenin amacı
Müellifin bu Fars güzeline Türk libası giydirmekten amacı
hüner göstermek ve insanların beğenisini kazanmak değil sadece onu Farsça
bilmeyen Türk okuyucuların istifadesine sunmak ve onlardan kendisi için hayır
dua ummaktan ibarettir.
Eserin adı
Bütün gayretlerine rağmen eserinin kusursuz olmadığını
ifade eden Camî, hataları için okuyucudan anlayış bekler ve Saadetname adını
verdiği eserini sultana ithaf ettiğini bildirir.
Eserin muhtevası
ve bölümleri
Camî, Ravzatü’ş-Şühedâ’ya bağlı kalarak tercümesini on
bölüme ayırmıştır. Eserinde tercümesinin konusunu ve onu kaç bölüme ayırdığını
şu cümleyle belirtiyor:
Kavâid-i te'lîfi on bâb üzre mebnî mekâid-i tasnîfi
ibtilâ-yı bazı enbiyâ ve mesâyib-i Âl-i abâyı müştemil ü muhtevîdür.
Camî, Saadetname’nin birinci bölümünde Hz. Nuh, Hz.
İbrahim ve İsmail, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Zekeriya ve Yahya'nın çektiği
eziyetleri işlemiştir. İkinci bölümde ise Kureyş’in Hz. Muhammed’e (s) yaptığı
eziyetleri ele almıştır. Üçüncü bölüm, Hz. Peygamber'in vefatı hakkındadır.
Dördüncü bölümün konusu Hz. Fatıma'nın doğumundan ölümüne kadarki olaylardır. Beşinci
bölümde Hz. Ali'nin; altıncı bölümde Hz. Hasan'ın doğumundan şehadetine kadar
yaşadığı bazı olaylar nakledilir.
Yedinci bölümden itibaren Saadetname’nin konusu Hz.
Hüseyin ve Kerbelâ’dır. Yedinci bölümde Hz. Hüseyin'in Kerbelâ’ya kadar yaşadıkları
anlatılır. Sekizinci bölümde Kufe’ye giden Müslim b. Akil b. Ebi Tâlib’in
başına gelenler anlatılır. Dokuzuncu bölümde ise Hz. Hüseyin ve akrabalarının
Kerbelâ'da vakasında yaşadıkları tavsif edilir. Onuncu bölüm iki fasla ayrılır.
İlkinde katliamdan geride kalanların yaşadığı çileler, ikincisinde zalimlerin
akıbeti anlatılır.
Bu yazıdaki bilgiler, Ertuğrul Ertekin tarafından, Cihan Okuyucu'nun "Camî-i Rumî (Mısrî) ve Saadetnamesi" başlıklı makalesinden derlenmiştir. Yazıya yapılan ilaveler Mustafa Uzun'un "Camî-i Rumî" maddesinden alıntılanmıştır.