20 Eylül 2014 Cumartesi

Camî-i Rumî'nin Saadetname'si


Saadetname, Ali Emirî nüshasının ilk yaprağı
Millet Kütüphanesi nr. 326
Camî-i Rumî ve Saadetnamesi 
Molla Camî (öl. 898) ile karıştırılmaması için Camî-i Rumî, Kanûnî devrinde uzun süre Hazine-i Amire kâtibi olarak Mısır'da bulunduğundan dolayı Camî-i Mısrî olarak anılan XVI. yüzyıl divan şairi Camî'nin bilinen tek eseri olan Saadetname, Hüseyin Vâiz'in (öl. 910) meşhur eseri Ravzatü'ş-Şühedâ'nın serbest bir tercümesidir. Camî bu tercümesini padişaha ithaf etmiş ve bu eseriyle İstanbul şairleri ve uleması arasında daha iyi tanınmış ve şöhreti artmıştır. Hacim bakımından Ravzatü’ş-Şühedâ’nın Türkçe tercümelerin hepsini aşan Camî'nin eseri de şekil bakımından bu tercümelere benzer. Bu tür eserlerin adeti veçhile süslü bir nesir dili kullanılan mukaddime kısmı hariç sade bir ifadeyi tercih eden Camî eserinde sık sık bazıları kendisine, diğer bir kısmı ise Türk ve İranlı başka şairlere ait olan manzumelere de yer vermiş ve eserini renklendirmiştir. Fuzulî'nin (öl. 963) Hadîkatü's-Su'ada'sı ile Âşık Çelebi'nin (öl. 979) Tercüme-i Ravzatü’ş-Şühedâ'sı Camî'den önceye aittir. Onun hiç olmazsa Fuzulî'nin eserinden haberdar olmaması düşünülemez. Ancak yazar eseri boyunca birçok kaynak zikrettiği halde iki selefinden nedense hiç söz açmaz. 

Saadetname’nin el yazması nüshaları 
Kütüphanelerde birçok yazma nüshası bulunan eserin (TCYK, 455-458) bilinen en eski tarihli nüshası 986’da (1578) istinsah edilmiş olup Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndedir (Revan, nr. 1092). Ancak bu kütüphanedeki dört nüsha (Revan nr. 1092, 1361, 1497; Koğuşlar, nr. 1000) yanlış olarak Hacıhasanzâde Camî’ye ait gösterilmiştir (Karatay, II, 77-78). Aynı şekilde Gölpınarlı da Mevlânâ Müzesi’nde mevcut bir Saâdetnâme nüshasını (nr. 5426) Hacıhasanzâde’nin eseri olarak zikretmiş (Katalog, III, 318), Karatay ise Tercüme-i Ravzatü’ş-şühedâ adıyla eserine aldığı bir başka nüshayı (TSMK, Bağdat Köşkü, nr. 290) Hasan Camî-i Mısrî adına kaydetmiştir (Katalog, I, 367). İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde de Camî-i Mısrî adına kayıtlı üç yazma bulunmaktadır (TY, nr. 1702, 2374 [istinsah tarihi 999/1590-91], 3310).

Ali Emirî nüshası (Millet Ktp., nr. 326) yazı ve tezhip bakımından oldukça değerlidir. Eserin bir başka nüshası ise Nuruosmaniye Kütüphanesi’ndedir (nr. 3417).

Saadetname’nin kaynakları 
Müellifin bir ilim adamı ciddiyetiyle hareket ettiği ve hacimli eserinde ele aldığı konularla ilgili birçok kaynağa -kitap veya şahıs- başvurduğu görülür. Bu kaynaklardan tespit edebildiğimiz bazıları şunlardır: Kenzü'l-garâib, Kitâb-ı tekmile, Ahvâl-i Kadı Iyâs, İmam Yâfii, Kitâbu Mirâtü'l-hayat, Kitâb-ı Kimya, Ravzatü'l-ahbâb, Nuru'l-eimme Harezmî, Tefsir-i Salebî,  Uyünu'r-rıza, İmâm İsmail Harezmi, Siyer-i Seyyid 'l-enâm,Kadı Sedîdeddin, Ravzatü'l-islam,Şeyh Muhammed ibni 'l-Haşşab, Mevâlid vs.

Kaynakların zenginliği ve ilmî sağlamlığı yanında eserde etkileyici bir dil kullanılmıştır. Yazdıklarına gönülden inandığı üslubundaki samimiyetinden anlaşılan Camî arada bir aşağıdakine benzer ifadelerle okuyucuyu yaşanılan acılara ortak olmaya davet eder:

Gelünüz hasret ile haşre degin
Bu belâyı analum ağlayalum
Yâd idüp evvel catşun âteşini
Lâleveş bağrumuzı tağlayalum (s. 81) 

Tercümenin amacı 
Müellifin bu Fars güzeline Türk libası giydirmekten amacı hüner göstermek ve insanların beğenisini kazanmak değil sadece onu Farsça bilmeyen Türk okuyucuların istifadesine sunmak ve onlardan kendisi için hayır dua ummaktan ibarettir.

Eserin adı 
Bütün gayretlerine rağmen eserinin kusursuz olmadığını ifade eden Camî, hataları için okuyucudan anlayış bekler ve Saadetname adını verdiği eserini sultana ithaf ettiğini bildirir.

Eserin muhtevası ve bölümleri 
Camî, Ravzatü’ş-Şühedâ’ya bağlı kalarak tercümesini on bölüme ayırmıştır. Eserinde tercümesinin konusunu ve onu kaç bölüme ayırdığını şu cümleyle belirtiyor:

Kavâid-i te'lîfi on bâb üzre mebnî mekâid-i tasnîfi ibtilâ-yı bazı enbiyâ ve mesâyib-i Âl-i abâyı müştemil ü muhtevîdür.

Camî, Saadetname’nin birinci bölümünde Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve İsmail, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Zekeriya ve Yahya'nın çektiği eziyetleri işlemiştir. İkinci bölümde ise Kureyş’in Hz. Muhammed’e (s) yaptığı eziyetleri ele almıştır. Üçüncü bölüm, Hz. Peygamber'in vefatı hakkındadır. Dördüncü bölümün konusu Hz. Fatıma'nın doğumundan ölümüne kadarki olaylardır. Beşinci bölümde Hz. Ali'nin; altıncı bölümde Hz. Hasan'ın doğumundan şehadetine kadar yaşadığı bazı olaylar nakledilir.

Yedinci bölümden itibaren Saadetname’nin konusu Hz. Hüseyin ve Kerbelâ’dır. Yedinci bölümde Hz. Hüseyin'in Kerbelâ’ya kadar yaşadıkları anlatılır. Sekizinci bölümde Kufe’ye giden Müslim b. Akil b. Ebi Tâlib’in başına gelenler anlatılır. Dokuzuncu bölümde ise Hz. Hüseyin ve akrabalarının Kerbelâ'da vakasında yaşadıkları tavsif edilir. Onuncu bölüm iki fasla ayrılır. İlkinde katliamdan geride kalanların yaşadığı çileler, ikincisinde zalimlerin akıbeti anlatılır.

Bu yazıdaki bilgiler, Ertuğrul Ertekin tarafından, Cihan Okuyucu'nun "Camî-i Rumî (Mısrî) ve Saadetnamesi" başlıklı makalesinden derlenmiştir. Yazıya yapılan ilaveler Mustafa Uzun'un "Camî-i Rumî" maddesinden alıntılanmıştır.