27 Eylül 2014 Cumartesi

Ehl-i Beyt'in Şanında Nazil Olan Ayetler: Tathir Ayeti



Ehl-i Beyt Ayet-i Kerimesi
Celî sülüs
Sami Efendi, 1327/1909
Uğur Derman’ın “Sami Efendi’nin üslubunun şahlandığı” eseri sözleriyle nitelediği celî sülüs hatla yazılmış, orijinalinde iki satır olan bu hat levhasında Sami Efendi’nin veya hat levhasının fotoğrafını yayımlayan[1] Uğur Derman’ın “Ehl-i Beyt Ayet-i Kerimesi” şeklinde adlandırdığı Ahzab Suresi’nin "Kuşkusuz Allah, yalnızca siz Ehlibeyt'ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” meâlindeki 33’üncü ayet-i kerimesi yazılıdır.

Şiî literatürde Tathir (Temizleme) Ayeti diye isimlendirilen ayet-i kerimenin nüzul sebebine dair aynı mazmunda üç rivayet nakledilmiştir. Söz konusu rivayetlerde Hz. Peygamber'in Ehl-i Beyti'ni abasının altında aldığı bildirildiğinden, ayet-i kerimenin doğrudan muhatapları olan On Dört Masum'un ilk beşi, Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, "Abâ Ailesi" anlamında, “Âl-i Abâ” ve “Âl-i Kisâ” şeklinde anılır olmuştur. Ayrıca, Arapçada, “Aba Altındaki Beşli” anlamında “Hâmisu Âl-i Abâ” ve “Tertemiz Beşli” anlamında “Hamse Tayyibe” kullanımları da mevcuttur. Farsçada ise aynı anlamlara gelen “Pence-i Âl-i Abâ”, “Penç Ten”, “Penç Ten-i Âl-i Abâ” gibi tabirler yaygın olarak kullanılmaktadır.[2] “Pence-i Âl-i Abâ” Anadolu Alevileri arasında da yaygınlaşmış bir kullanımdır ve artık Türkçeye girmiştir.

Ayet-i kerime, Ehl-i Beyt’in faziletlerini beyan eden önemli bir ayettir ve tarih boyunca mezhepler ve fırkalar arası itikadî ve kelamî münazaralarda çokça gündeme getirilmiş, tartışılmıştır. Ayet-i kerimenin nüzul sebeplerine dair Sünnî hadis mecmualarında yer alan üç hadisin tercümesi şöyledir:

Ümmü Seleme’nin rivayeti: 
“Kuşkusuz Allah, yalnızca siz Ehlibeyt'ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” ayeti nazil olunca Hz. Peygamber, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırarak onları abası ile örttü. Ali ise biraz arkadaydı; onu da abasının altına aldıktan sonra, “Allah'ım işte bunlar benim Ehli Beyt'imdir! Onlardan her türlü pisliği gider ve onları tertemiz yap,” buyurdu. Ümmü Seleme “Ey Allah Resulü! Ben de onlarla beraber miyim?” diye sorunca Hz. Peygamber, “Sen yerinde kal, sen hayır üzeresin buyurdu.[3]

Âişe’nin rivayeti: 
Hz. Peygamber, seher vaktinde evden dışarı çıktı. Üzerinde  siyah çizgili, yün abası vardı. Sonra Hasan yanına geldi; onu abasının altına aldı. Biraz sonra Hüseyin geldi; onu da abasının altına aldı. Biraz ardından Fatıma geldi; onu da abasının altına aldı. En son Ali geldi; Hz. Peygamber onu da abasının altına aldıktan sonra, ‘Ey Ehl-i Beyt! Allah, ancak ve ancak sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor,” buyurdu.”[4]

Ayetin nüzul sebebiyle ilgili bir başka rivayet ise şöyledir:

Ravi, “Gördüğüm bir şeyi sana haber vereyim mi?” diye sorunca, “Evet!” dedim. Bunun üzerine ravi anlatmaya başladı: Ben Hz. Fatıma’nın evine gittim, Hz. Ali’yi sordum. Hz. Peygamber’in yanına gittiğini söyledi. Oturdum, bekledim. Nihayet Hz. Peygamber, yanında Ali, Hasan ve Hüseyin ile birlikte, geldi; her birinin elini kendi elinin içine almıştı. İçeri girdi; Ali ile Fatıma'yı önüne oturtup, Hasan ile Hüseyn'i kucağına aldı. Sonra abasıyla onları örterek, “Kuşkusuz Allah, yalnızca siz Ehlibeyt'ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” ayetini okudu ve “Al­lahım! işte bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir,” buyurdu.[5]

Ertuğrul Ertekin

[1] Uğur Derman, Ömrümüm Bereketi I, İstanbul 2011, s. 74.
[2] Leyla Huşengî, “Penç Ten”, Danişname-i Cihan-i İslâm; Hamid Algar, Âl-e Abâ, Iranica.
[3] Muhammed b. İsa Ebu İsa Tirmizî, Sünen, neşr: Muhammed Ebu Zehre-Ahmed İnaye, Beyrut 1426, s. 886, hadis no: 3205, s. 1031, hadis no: 3787, s. 1048, hadis no: 3871; Muhammed b. Abdullah Ebu Abdullah Hâkim Nişaburî, el-Müstedrek ale's-Sahihayn, neşr: Mustafa Abdülkadir Ata, Beyrut 1422, c. 2, s. 451, hadis no: 3558.
[4] Müslim b. el-Haccac Ebu'l-Hüseyin el-Kuşeyrî en-Nişaburî, Sahih, neşr: Muhammed Fuad Abdülbaki, Beyrut (ty.), c. 4, s. 1883.
[5] Ahmed b. Hanbel, Müsned, neşr: Şuayb el-Arnaut, Kahire (ty.), c. 1, s. 330, c. 4, s. 107, s. 6, s. 292.