23 Eylül 2014 Salı

Kitap Tanıtımı: Peter J. Chelkowski, Eternal Performance


Eternal Performance: Ta‘ziyeh and Other Shiite Rituals, Ed. Peter J. Chelkowski, Calcutta: Seagull Books 2010, 425 s. 

Tâziye ile ilgili en kapsamlı kitap 1976 yılında Peter J. Chelkowski editörlüğünde Ta‘ziyeh: Ritual and Drama in Iran adıyla basılmıştı. Konusunda uzman 20 bilim adamının katkılarıyla ortaya çıkan bu eser, 1976 yılında Şiraz Sanat Festivali bünyesinde düzenlenen “Tâziye” konulu sempozyumun tebliğlerinden oluşmaktaydı. Tâziyeyi tarih, kültür, semioloji, sanat tekniği, müzik, felsefe ve tiyatro gibi geniş bir zâviyeden ele alan bu çalışma, uzun süre alanında müracaat edilen temel kitaplardan biri oldu.

Yine Peter J. Chelkowski’nin editörlüğünde yayımlanan ve bu değerlendirmeye konu olan Eternal Performance: Ta‘ziyeh and Other Shiite Rituals adlı kitap, yukarıda bahsi geçen kitabın güncel, genişletilmiş ve zenginleştirilmiş versiyonu olarak görülebilir. Kitap, editörünün ifadesiyle, 2002 yılında Lincoln Center’da icra edilen bir tâziye merasiminden ilham alınarak hazırlanmıştır. Lincoln Center’daki icradan sonra The Drama Review (TDR), bir sayısını“From Karbala to New York” başlığıyla tâziyeye ayırmıştır. Tâziye kültürünü tanımaya yönelik ilginin dünya çapında günbegün artması, tâziye üzerine dünyanın dört bir yanında farklı enstitüler bünyesinde doktora tezlerinin yapılması, Seagull Books’u böyle bir çalışmaya iten diğer bir sebeptir.

Yirmi dört ayrı başlık altında tâziye konusunu ele alan kitap güncel olarak bu alanda yapılmış en kapsamlı ve en nitelikli çalışmadır. Tâziyeyi tarih, tiyatro ve sanat tekniği, müzik, edebiyat, kritik, din, siyaset ve antropoloji olmak üzere çok geniş bir yelpazede ele alan bu çalışma Şiî geleneğin manevî, psikolojik ve popüler dindarlık cephesine ilgi duyan her düzeyde araştırmacı ve okuyucuya hitap edecek bir muhtevaya sahiptir. Kitap Şiîliğin ana yurdu olan Orta Doğu’dan Batı dünyasına kadar farklı ilgi ve disiplinleri müşterek bir konu etrafında buluşturmuş ve ortaya tâziye konusunu en ince detaylarına kadar ele alan “anatomik” bir çalışma çıkmıştır. İnterdisipliner bir bakış açısının ürünü olan kitap uzun süre bu alana ait ihtiyaçlara ve sorulara cevap olacak mahiyettedir.

Peter J. Chelkowski, “Time Out of Memory: Ta‘ziyeh, the Total Drama” adlı makalesinde ıstırap ve yas tiyatrosunun umumiyetle Batı’ya, özel anlamda Hıristiyanlığa atfedildiğini, oysa bu alanda gelişen en önemli tiyatro geleneklerinden birinin İran’da ve son dönemlerde Lübnan’da icra edilen tâziye tiyatrosu olduğuna değinmektedir. 

Rebecca Ansary Pettys’in “The Ta‘ziyeh of the Martyrdom of Hussein” adlı makalesi, Kevir Çölü’nün merkezinde yer alan Der Hûr adlı bir vahaya ait olan “Hüseyin’in Şehâdeti” adlı metne dayanmaktadır. İngilizceye aktarılan bu tâziye metninde merkezî tema olan Hüseyin’in şehâdeti duygu yoğunluğu ve teferruatı içinde sunulmaktadır.

Kamran Scot Aghaie, “The Origins of the Sunnite–Shiite Divide and the Emergence of the Ta‘ziyeh Tradition” adlı makalesinde bütün dinî geleneklerde var olan mezhepleşme hakikatine işaret ettikten sonra, erken dönem Kerbelâ ağıtları, Büveyhîler, Safevîler ve Kaçarlar döneminde tâziye temsillerinin tarihî gelişimini ele almaktadır.

Jean Calmard ve Jacqueline Calmard’ın birlikte kaleme aldığı, “Muharram Ceremonies Observed in Tehran by Ilya Nicolaevich Berezin” (1843) adlı makale, ünlü Rus oryantalist Ilya Nicolaveich Berezin’in 1842-1845 yılları arasında Transkafkasya, İran, Mezopotamya, Mısır, İstanbul ve Kırım’a yaptığıakademik gezilerin notlarına ve gözlemlerine dayanmaktadır. Makale XIX. yüzyılın birinci yarısına ait tâziye temsillerini birinci elden gözlemlerle anlatması açısından oldukça önemlidir.

William O. Beeman ve Mohammad B. Ghaffari’nin birlikte yazdığı “Acting Styles and Actor Training in Ta‘ziyeh” adlı makale, tâziye tiyatrosunun teknik yönlerini ele almakta ve tâziye temsillerinde yer alan oyuncuların ve şarkıcıların gelişim ve eğitim safhalarını detaylı olarak incelemektedir.

Mohammad Reza Khaki, “Identification and Analysis of the Scenic Space in Traditional Iranian Theater” makalesinde tâziye geleneğinin zaman içinde gelişen ve olgunlaşan farklı bir türünü, seküler ve mizahî bir tarz olan “şebih mozhik” türünü incelemektedir. Nispeten yeni olan ve dinî tâziye formundan türeyen bu tür, İslâm geleneğinden gelen temalara ilâveten İran mitolojisi, İncil vb. alanlardan da beslenmiştir. Khaki, tarihî metinlerle tâziye metinlerinin kronolojik olarak incelenmesiyle dinî formun dışında seküler temaların da görülebileceğini ve Meclis-i Emir Timur, Çöldeki Derviş, Hallac-ı Mansur,Şems-i Tebrizî, Rum Mollası, Meclis-i Şehinşâh-ı İran, Nâsıruddin Şâh ve Muinülbuka adlı metinlerin incelenmesiyle dinî alandan seküler temalara geçişin izinin sürülebileceğini belirtmektedir.

Iraj Anvar, “Peripheral Ta‘ziyeh: The Transformation of Ta‘ziyeh from Muharram Mourning Ritual to Secular and Comical Theatre” adlı makalesinde ıstırap ve yas kültürü içinde şekillenen tâziye tiyatrosu içinden tamamen güldürmeye ve eğlenceye dayalı seküler formların gelişimini incelemektedir.

Sadegh Homayouni’nin “A View from the Inside: The Anatomy of the Persian Ta‘ziyeh Plays” adlı makalesi tâziyenin temel bileşenlerini ele almaktadır. Buna göre Farsça tâziye temsillerinin temel malzemesi şiir, müzik ve icra/performans tarzıdır. İranlılar’ın şiire olan doğal temayülü bu alanı zenginleştirmiştir. Temsillerde zaman, mekân ve mesafe önemini yitirmekte; at, kılıç ve kalkan gibi gerçek objeler Fırat Nehri’ni temsil eden su ile şehâdeti temsileden kırmızı renge karışmaktadır.

Terence O’Donnell, “Garden of the Brave in War: Recollections of Iran” adlı makalesinde tesadüfen davet edildiği ve dâhil olduğu bir köy tâziye meclisini tasvir etmektedir. O’Donnell köy sadeliği ortamında cereyan eden bu tâziye temsilinde taşra insanının ruh dünyasını detaylarıyla gözlemleyip aktarmaktadır.

Nigar Mottahedeh, “Karbala Drag Kings and Queens” adlı makalesinde tâziye performanslarında kullanılan peçenin tarihî ve pratik sebeplerini izah ederken gözden kaçan bir hususa değinmektedir ki o da millî İran kimliğinin bu coşkulu ve heyecan dolu gösterilerin arkasında kendine yer bulmasıdır.

Mottahedeh’e göre tâziye sadece Şiî mâneviyatına hizmet etmekle kalmayıp aynı zamanda “öteki” karşısında İran ruhunun ve kültürünün farklılığını da ifade etmektedir ve tâziye dinî boyutlarına ilâveten millî ve politik boyutlar da içeren bir alana dönüşmektedir.

Stephen Blum, “Compelling Reason to Sing: The Music of Ta‘ziyeh” adlı makalesinde müzik ve bağlı unsurların tâziye törenleri içindeki fonksiyonlarına dikkat çekmektedir. Yazar, Farsça’nın hezec, mutakarib, remel ve muctas gibi klasik vezinlerinin bolca kullanıldığını davul, trompet vb. enstrümanların zorunlu olmamakla birlikte, tâziyeye bir derinlik kattığını ifade etmektedir.

Hamid Dabashi, “Ta‘ziyeh as Theatre of Protest” adlı makalesinde Protest bir inanç olarak Şiîlik’i ele almaktadır. Tâziyenin temel unsurunun mazlum teması olduğunu ifade eden Dabashi buradaki karakterlerin metaforik değil, metamorfik olduğunu; binaenaleyh bu karakterlerin kolaylıkla çağdaş karakterlere dönüşebildiğini belirtmektedir. Nitekim İran İslâm devrimi öncesinde İmam Humeynî Hüseyin’e, Şah ise Yezid’e dönüşmüştür.

Janet Afary’nin, “Shi‘ite Narratives of Karbala and Christian Rites of Penance: Michel Foucault and the Culture of the Iranian Revolution 1978-79” adlı makalesi Michel Foucault’un 1978 yılındaki İran seyahati ve İran devrimi ile Hıristiyan geleneği arasında kurduğu paralellikler hakkında derin bir tahlil ve incelemeyi içermektedir. Foucault, Muharrem törenlerindeki tövbe ve pişmanlık hissinin Hıristiyanlığa çok benzediğini; Orta Çağ’da Avrupa dinî tiyatrosunda Yahudilerin zulüm ve hile sembolü olduğunu, Şiî tâziye tiyatrosunda ise Emevî hanedanının ona karşılık geldiğini, Hıristiyanlık’ta Hz. Îsâ’nın çarmıha gerilmesinin Şîa geleneğinde Hüseyin’in Kerbelâ’daki şehâdetine karşılık geldiğini belirtmektedir.

Milla Mozart Riggio, “Moses and the Wandering Dervish: Ta‘ziyeh at Trinity College” adlı makalesinde İran tâziye tiyatrosunun İran’a has olduğu ve sair Şiî havzalarında icra edilen Muharrem törenlerinden farklı olduğunu kaydetmektedir. Riggio bu dinî tiyatronun farklı kültürler, özellikle İslâm ile Hıristiyanlık arasında bir köprü kurmaya vesile olabileceğini ve tâziye tiyatrosunun Hıristiyanlık’taki “passion play” ile sembolik formlar, sosyal yapı ve ritüel açısından benzerlikler taşıdığını; Trinity College bünyesinde bir tâziye temsili gerçekleştirme fikrinin de bundan kaynaklandığını belirtmektedir.

Peter J. Chelkowski, tâziye direktörü Muhammad b. Ghaffari ile yaptığı mülâkatta tâziye merasimlerinin Şah dönemindeki konumunu, İran’ın farklı bölgelerinde uygulanan tâziye formlarını ve 1976 yılında “Şiraz Sanat Festivali”nde icra edilen tâziye performansının tâziye geleneğinin yeniden ihyasına olan etkisinin izlerini sürmeye çalışmaktadır.

Nigel Redden’in “Presenting Ta‘ziyeh at Lincoln Center”, Alain Crombecque’in “Ta‘ziyeh in France: The Ritual of Renewal at the Festival D’automne” ve Anna Vanzan’ın “Ta‘ziyeh in Parma” adlı makaleleri ise sırasıyla Amerika, Fransa ve İtalya’da icra edilen tâziye temsillerini ele almaktadır.

Elizabeth Fernea, “Remembering Ta‘ziyeh in Iraq” adlı makalesine tâziyenin tanımı ve Şiî kültürü açısından merkezî önemine işaret ederek başlamakta, ardından diğer Şiî bölgelerinden farklı olarak Irak’ta süregelen bir uygulamaya işaret etmektedir. Buna göre Irak’ta tâziye iki aşamalı olarak icra edilmektedir. Birinci aşama İran ve sair Şiî havzalarında icra edilen tâziyedir. İkinci aşama ise “erbain” diye adlandırılan ve Hz. Hüseyin’in vefatının kırkıncı gününde icra edilen merasimlerdir. Şiîler erbaini Hz. Hüseyin’in türbesine yapılacak bireysel bir hac (ziyaret) fırsatı olarak değerlendirmektedir.

Augustur Richard Norton, “Ritual, Blood, and Shiite Identity: Ashura in Nabatiya, Lebanon” adlı makalesine Güney Lübnan’ın Cebel Âmil bölgesi ve buranın merkezi durumunda olan Nebatiye’nin Şiî dünya açısından önemini anlatarak başlamakta ve daha sonra İran’dan buraya ithal edilen tâziye tiyatrosunun icrası ve Lübnan Şiîliği’nin “millî bilincine” olan etkisine işaret etmektedir.

Sabrina Mervin, “Shiite Theater in South Lebanon: Some Notes on the Karbala Drama and the Sabaya” adlı makalesinde Lübnan Şiîliğinin İran tâziye tiyatrosunu taklit ederek oluşturduğu “Lübnanlaştırılmış” tâziye formunu incelemektedir. Burada beden dili ve drama becerisinden ziyade, metin öne çıkmaktadır. İsrail işgalinin bittiği 2000 yılından sonra, daha çok izleyiciye ulaşmak için, Lübnan dinî tiyatrosunu profesyonelleştirme çabaları başlamıştır.

Mary Elaine Hegland, “Flagellation and Fundamentalism: (Trans)forming Meaning, Identity and Gender through Pakistani Women’s Rituals of Mourning” isimli makalesinde 1991 yılında Pakistan’ın Peşaver şehri ve etrafında gözlemlediği Muharrem törenlerini anlatmaktadır. Buradaki merasimlerin şekil ve içeriği Peşaver’in yerli Şiî cemaati ile Pukhtun ve Farsça konuşan Kızılbaş grubun müşterek çabalarıyla olgunlaşmıştır. Bu yörede kadınların Muharrem törenlerinde merkezî bir rolü vardır. Bu, Şiî-dinî milliyetçiliğinin bir yansımasıdır. Bu durumun siyaseten getirisini ve sonuçlarını fark eden Şiî ulemâ kadınların kendi tâziye meclislerini oluşturmalarını hoş görmüşlerdir.

Bridget Bloomfield, “The Heart of Lament: Pakistani-American Muslim Women’s Azadari Rituals” adlı makalesinde Amerika sınırlarında yaşayan Pakistan kökenli Müslüman kadınların kurdukları tâziye meclislerini anlatmaktadır. Evlerde, Hüseyniye, Zeynebiye ve çok amaçlı başka salonlarda icra edilen bu meclisler tamamen kadınlara mahsustur. Bu törenler Müslüman Şiî kadınına kendi dindarlığını inşa etme ve kutsal olanla temasa geçme imkânı vermektedir.

Son olarak Peter J. Chelkowski, “From the Sun-Scorched Desert of Iran to the Beaches of Trinidad: Ta‘ziyeh’s Journey from Asia to the Caribbean” adlı makalesinde Safevî döneminde Şiîliğin resmî mezhep olarak kabul edilmesiyle geliştirilen tâziye formlarının uzak diyarlara taşınmasını ele almaktadır. Bilinen şekliyle tâziye Hintli Şiî Müslümanlar tarafından Hindistan’a taşınmış, oradan da Karayipler’e geçmiştir. Karayipler’de “Hosay” adını alan bu merasimler geleneksel formundan oldukça uzaklaşarak Hindu ve Sünnî Müslümanlar’ın da katıldığı bir çeşit “millî Hint” dayanışmasına dönüşmüştür. 
_____________
Bu yazıdaki bilgiler, Ertuğrul Ertekin tarafından, Mehmet Çelenk'in İslam Araştırmaları Dergisi için kaleme aldığı kitap tanıtım yazısının özetidir. Yazının tamamı buradan okunabilir.