Boozari'nin konuşmasını BİSAV Bülten'e değerlendiren Tuba Nur Saraçoğlunu'nun yazısını aşağıda okuyabilirsiniz.
Tahran Sanat Üniversitesi grafik tasarımı bölümünde lisans eğitimi alan Ali Boozari, yüksek lisansını da aynı üniversitenin resim bölümünde 2001-2004 yılları arasında tamamladı. İran Çocuk Kitapları kurumunda yönetim kurulu üyesi olan Boozari, aynı zamanda çocuk kitapları tercüme ediyor. Ağırlıklı olarak taş baskısı tasvirler üzerine çalışmalar yapan Boozari’nin yayınlanmış kitaplarından ilki, Tufânu’l-Buka isimli İmam Hüseyin’in şehadetini anlatan kitabın kırk farklı baskısının resimleri üzerine yaptığı çalışmadan oluşurken, ikinci kitabında Boozari, Hz. Peygamber’in miracı ile ilgili taş baskı eserleri incelemektedir. Ali Boozari halen doktora tezi olan Resimli Binbir Gece Nüshası Çerçevesinde Kaçarlar Döneminde El Yazması Eserlerin Resimlendirilmesi başlıklı çalışmasına devam etmektedir.
Boozari konuşmasında İran’ın matbaa tarihini, resimlenen
taşbaskısı dinî kitapları ve bu eserlerdeki Hz. Peygamber tasvirlerini ele
aldı. Boozari’nin verdiği bilgilere göre İran’da matbaacılık Abbas Mirza’nın
hamiliğiyle başlamıştır. Abbas Mirza bir grup insanı Rusya’ya gönderip baskı
tekniklerini öğrenmelerini istemiş ve döndüklerinde bu insanları himaye
etmiştir. Rus-İran savaşı sırasında basılan Cihadiye Risalesi ve
içinde ulemanın cihatla ilgili fetvalarının yer aldığı kitap İran’da basılan
ilk kitaptır. Risale, tipo baskı tekniğiyle basılmış ve basımında, büyük oranda
yazma kitapların etkisinde kalınmıştır. Aynı dönemde içerisinde Sadî’nin
eserleri gibi klasik eserlerin de yer aldığı başka kitaplar da basılmıştır.
1822 yılında kitap basılmaya başlanan Tahran’da tipo baskı yöntemini kullanan
kişi aynı zamanda siyasi bir kimliği de olan Isfahan valisi Mutemedüddevle’dir.
Boozari, Mutemedüddevle’nin bu yöntemi daha sonra Isfahan’a taşıdığına ve bu
yıllarda Tebriz, Tahran ve Isfahan’da çoğu dini içerikli birçok eser
yayınlandığına değindi. Boozari’nin verdiği bilgilere göre bu yöntemle basılan
ilk Kur’an-ı Kerim 1825 tarihlidir.
İran’da 1934’ten itibaren matbaacılıkta yeni bir yöntem
olarak taşbaskı tekniği kullanılmış ve zamanla bu yöntem daha çok tercih
edilmiştir. Taşbaskı yönteminin tipo baskıya tercih edilme sebeplerine değinen
Boozari, halkın yazma eserlerde aşina olduğu sayfa düzeninin, taş baskıda da
kullanılmış olmasına dikkat çekti. Ayrıca İran halkının alışkın olduğu
tasvirler tipo baskıda kullanılamazken, taşbaskıda tasvirlere yer verilmesini
de önemli bir tercih sebebi olarak zikretti. Bir başka sebep ise taşbaskının
tipo baskıya göre daha az maliyetli olmasıdır. Boozari’ye göre o dönemde kitap,
İranlılar için okuma bakımından önemli olduğu kadar sanatsal yönden de
değerlidir. Taş baskının ilk kullanıldığı şehirler Tebriz ve Tahran, ilk eser
ise 1839 tarihli bir Kur’an-ı Kerim’dir.
Miraç konulu resimlerde ise Hz. Peygamber merkezdedir ve bütün tasvirlerde Hz. Peygamber Burak’la birlikte resmedilmektedir. Bununla birlikte temsili anlatımlar da dikkat çekmektedir. Rivayete göre Hz. Peygamber Miraca yükseldiğinde önüne bir aslan çıkar ve yoluna devam edebilmesi için aslana bir hediye vermesi gerektiğine dair bir ses işitir. Bunun üzerine Hz. Peygamber, yüzüğünü çıkarıp aslanın ağzına atar. Burada aslanın Hz. Ali’yi, yüzüğün de imameti temsil ettiğinin kabul edildiğine dikkat çeken Boozari, tasvirlerin bu gözle incelenmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Hz. Peygamber’i doğrudan konu alan tek eser olan Miracnâme’de dahi Hz. Ali’nin etkisi altında kalındığına değinen Boozari, Hz. Peygamber’in yalnızca Hz. Ali ile değil bütün İmamlar ve özellikle Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile birlikte resmedildiğine dikkat çekti. Boozari, bu eserlerin tarihsel gerçeklikten ziyade Şiîlerin Hz. Ali’ye gösterdikleri yoğun sevgi ve alakanın ürünü olduğuna değinerek sözlerini tamamladı.