26 Eylül 2014 Cuma

Cabir el-Cufî (ö. 128)


Cabir b. Yezid b. el-Haris el-Cufî, tabiîndendir. Emevîlerin son döneminin tanınmış Kufe muhaddisidir. el-Cufî kendi döneminde dinî ilimlerde otorite sayılırdı. Abbasîlerin ilk döneminde meşhur âlimlerin birçoğu onun talebesi olmuştur. Ayrıca, Şiî akaidine katılmasalar dahi, güvenilir ve âlim bir ravi olarak el-Cufî’den hadis rivayet etmişlerdir. Başlangıçta Kufeli muhaddisler arasında yaygın olan mutedil Şiî görüşlere sahipken daha sonraları İmam Muhammed Bâkır ile oğlu İmam Cafer Sadık’ın (a.s) imametini savunan Şiî anlayışı paylaşmıştır. el-Cufî hicrî 128/745-6 yılında vefat etti.

Şiî ve Sünnî rical kitaplarının neredeyse tamamında ve genel biyografi kaynaklarının birçoğunda el-Cufî’nin hayatı hakkında bilgi bulunur. Hicrî IV. yüzyılın sonlarında Bağdat’ta yaşayan Şiî müellif İbn Ayyaş diye tanınan Ahmed b. Muhammed b. Ubeydullah Cevherî (ö. 401) el-Cufî hakkında Ahbaru Cabir el-Cufî başlıklı bir kitap yazmıştır.

Fırak ve makâlât kitaplarında Cabir el-Cufî hakkında rical kaynaklarında rastlanmayan bir bilgi bulunur. el-Eş‘arî (Makâlâtü’l-İslâmiyyin) ve Abdülkahir el-Bağdadî’ye (el-Fark beyne’l-fırak) göre Cabir, Kufe Valisi Halid el-Kasrî tarafından 119’da öldürülen aşırı Şiî fırkası Mugıriyye’nin reisi Mugire b. Said el-Beclî’nin (el-İclî ?) kurduğu galî bir fırka olan Mugiriyye’nin ikinci reisi olmuş, el-Beclî (el-İclî’nin?) yerine geçmiştir. Mugiriyye mensupları, İmam Muhammed Bâkır’dan sonra Ehl-i Beyt’in Hasanî koldan devam ettiği iddiasını desteklemiş ve Muhammed b. Abdullah b. Hasan Nefsüzzekiyye’nin ordusuna katılmışlardır. Fakat tarih rivayetlerinden Cabir el-Cufî’nin Hüseynî kola, bilhassa İmam Cafer Sadık’a bağlı kaldığı anlaşılmaktadır. Keşî’nin Rical’indeki bir rivayet bu görüşü güçlendirmektedir; fakat bu rivayetin, el-Cufî ile Mugire b. Said arasındaki önceki olası irtibata işaret etmesi de mümkündür.

Cabir el-Cufî çalışkan bir hadis ravisiydi. Tirmizî Sünen’inde “Eğer Cabir olmasaydı (hicrî II. yüzyılda hadis merkezi olan) Kufe hadissiz kalırdı.” diye yazar. Birçok otoriteden hadis dinleyen Cabir, ilminin çoğunluğunu İmam Muhammed Bâkır’dan almıştır: yaklaşık yedi bin hadis. Cabir, bu hadislerden birkaç binini İmam Muhammed Bâkır’ın başka kimseye söylemediğini ifade eder. Onun on sekiz yıl İmam Muhammed Bâkır’ın talebeliğini yaptığı nakledilir. Rivayetleri Emevîlerin son dönemindeki Kufeli Şiîlerin halk inançlarından izler taşır. Cabir el-Cufî’den Hz. Peygamber’in ve İmamların mucizelerine dair çok sayıda rivayet nakledilmiştir. Bu rivayetlerde de el-Cufî’nin temsilciliğini yaptığı Kufe Şiîliğinin izlerini görmek mümkündür.

Cabir el-Cufî duyduğu hadisi yazıya geçiren sayılı erken dönem hadis âlimlerden biriydi. el-Cufî’nin çok sayıda talebesi vardı. Bu talebelerinden bazıları, örneğin Kufe’nin seçkin kadısı Şerik b. Abdullah Nahaî (ö. 177), ondan on bin hadis dinlediklerini nakletmişlerdir. Bazı talebeleri dinledikleri hadisleri yazıya geçirirlerdi. Yahya b. Said Katan (ö. 173) üstadlarından birinden Cabir’in hadislerini muhtevi bir tomar aldı. Ahmed b. Hanbel, el-Cufî’nin talebesi olan Züheyr’in defterini istinsah ederken görülmüştür.

Necaşî Cabir el-Cufî’nin sekiz eseri olduğunu kaydeder. Muhtemelen bir tanesi dışında diğerleri günümüze ulaşmamıştır; ancak farklı kaynaklarda bu eserlerden alıntılanmış pasajlara rastlamak mümkündür. Cabir’in önde gelen ravisi olan Amr b. Şimr (veya Şemir) el-Cufî, Cabir’in kitaplarına ilaveler yaptığından söz etmektedir. Bu yüzden Cabir kimi eserleri Amr’a nispet edilmiştir. Necaşî Cabir’in kitaplarının listesini kaydettikten sonra Cabir’e nispet edilen başka kitaplar olduğunu, lakin bunların uydurma olduğunu hatırlatır. Muhtemelen burada galîlerin Cabir’e nispet ettikleri risalelere atıfta bulunmuştur.

İmamiyye âlimlerinden Ahmed b. Ali en-Necaşî Cabir’in Kitabü’t-Tefsir, Kitabü’l-Fezail, Kitabü Sıffîn, Kitabü’n-Nehrevan, Kitabü Makteli’l-Hüseyn, Kitabü’n-Nevadir, Kitabü’l-Cemel, Kitabü Makteli Emiri’l-müminin Ali adlı kitaplarının bulunduğunu söylemiş (er-Rical, s. 93-94), bunların ilk beşi İzahu’l-meknûn’da da zikredilmiştir. Taberî Tefsir’i ile Tariħ’inde, Nasr b. Müzahim de Vakatü Sıffîn’inde özellikle Hz. Ali’nin hilafeti, Cemel, Sıffîn ve Hz. Hüseyin’in şehadeti olaylarında Cabir’in rivayetlerine yer vermişlerdir. Cabir el-Cufî’nin bazı kitaplarının muhtevası şöyledir: 

Kitabu’t-tefsir: Necaşî ve Tusî bu kitaptan söz eder. Keşî de Cabir’in bir tefsiri olduğuna değinir; kastettiği bu kitap olabileceği gibi Cabir’in belli bir ayetin tefsirine dair rivayeti de olabilir. Ebu Nuaym Isfahanî’nin Hileyetü’l-evliya’sında geçen bir rivayet Cabir’in Kur’ân tefsirine duyduğu ilginin bir başka göstergesidir.

Cabir’in tefsir kitabının bilindiği anlaşılmaktadır. Nitekim el-İhtisas’daki Cabir maddesinde şöyle yazar: “Tefsir kitabının müellifi Cabir b. Yezid el-Cufî.” Hasibî ve İbn Şehraşub doğrudan bu hadisten alıntı yaparlar. Bu alıntılar kısadır. el-Kafi’de Cabir’den nakledilen uzunca iki rivayet büyük olasılıkla onun tefsir kitabından alınmıştır ve kitabın orijinal yapısını göstermektedir.

Kitabu’n-Nehrevan: Hz. Ali’nin Nehrevan’dan döndükten sonra Yahudîlerin reisinin sorularına verdiği cevapları muhtevi uzunca bir metindir. el-Hisal’de bu konuda nakledilen rivayetler bu kitaptan alınmış olabilir. Ayrıca Hz. Ali’nin yine Nehrevan’dan Kufe’ye döndükten sonra yaptığı rivayet edilen konuşmanın da bu kitaptan alıntılanmış olması mümkündür. Bu konuşmayı ve Cabir’in uzun şerhini Şeyh Saduk Meani’l-ahbar’da nakletmiştir. 

Kitabu Makteli’l-Hüseyin: Büyük ihtimalle Allame Meclisî’nin tamamını Biharu’l-envar’da naklettiği metindir. Cabir’den Kerbelâ Olayı’na dair başka bazı rivayetler de nakledilmiştir. 

Kitabu Hadisi’ş-Şura: Bu risalenin tamamı el-İhticac’da nakledilmiştir. Risalede Hz. Ali’nin hilafete en layık kimse olduğunu gösteren faziletleri sıralanmıştır. Risalede söz konusu edilen faziletler, Hz. Ali’nin Halife Ömer’in ölüm döşeğinde tayin ettiği şura üyelerine yaptığı konuşmada geçmektedir. Risaleyi Cabir’in ravisi Amr b. Şimr (Şemir) rivayet etmiştir. Aynı ravi Cabir’den Hutbetü’l-vesile adında benzer bir risale rivayet etmiştir. Bu risalede nakledilen konuşmayı Hz. Ali’nin, Hz. Peygamber’in vefatından bir hafta sonra Medine’de yaptığı rivayet edilir.

Ertuğrul Ertekin
__________________
bkz. Hossein Modarressi, Tradition and Survival: A Bibliographical Survey of Early Shi’ite Literature, c. 1, s. 86-103 (Farsça tercümesi: Miras-ı Mektub-i Şia, çev. Seyyid Ali Kıraî-Resul Caferiyan, c. 1, s. 130-149); Ethem Ruhi Fığlalı, “Cabir el-Cufî”, TDVİA, c. 6, s. 532.