Aga Buzurg (Bozorg) Tahranî, Şia’nın
Şeyhü’l-müverrihîn’i, Sahib-i ez-Zeria (Zeria’nın Müellifi) diye tanınan Şeyh
Muhammed Muhsin, çağımızın en büyük rical âlimlerinden biridir. Hayatını
kitaplara adayan, Şiî yazılı mirasını bugünlere ulaştırmak için gayret gösteren
Aga Buzurg Tahranî, yakınlarının isteği üzerine kendi hayat hikâyesini kaleme
almıştır. Aşağıda, içerisinde Şiîlik tarihi açısından da önemli bilgiler bulunan,
bu biyografinin özetini okuyabilirsiniz.
*
Defalarca benden hayat hikâyemi etraflıca yazmamı
istediler; şimdi bu talebi yerine getiriyorum (5 Şaban 1368/2 Nisan 1949).
Fakirin ismi, Muhammed Muhsin el-Hacı Ali b. el-Mevla
Muhammed Rıza b. el-Hacı Muhsin b. el-Hacı Muhammed b. el-Mevla Ali Ekber b.
el-Hacı Bâkır et-Tahranî’dir. Babam Hacı Ali Muhsin, soy ağacını, Hacı
Bâkır’a kadar, kendi el yazısıyla Allame Meclisî’nin Hakku’l-yakîn kitabının
1224/1809-10 yılında Reşt’te satın aldığı yazma nüshasının arkasına bu şekilde
kaydetmiştir. Fakirin doğum tarihi, babamın Şeyh Bahaî’nin Miftahü’l-felah
kitabının arkasına kendi el yazısıyla yazdığına göre, 11 Rebiyülevvel 1293’dür
(6 Nisan 1876).
Altı yaşıma kadar evde oyun oynadım; hatırladığım
kadarıyla kendime bir dükkân kurmuş, bakkalcılık oynuyordum.
1300/1882-83 yılında babam beni Aga Seyyid Ziya’nın
mektebine götürdü. Onun yanında Kur’ân ve nisap öğrendim. Sonra halam Zehra
Sultan Hanım’dan alfabeyi öğrendim ve bazı kısa sureleri okudum. Bir süre sonra
Aga Seyyid Muhammed Ali Laricanî’nin okuluna gittim. 1303/1885-86 yılında
riyaziyat öğrendim; rakamları yazabiliyor ve okuyabiliyordum. Fakat pek fazla
okuma isteğim de yoktu; esnaf olmak istiyordum. Esnaf olan babamsa bunu
istemiyordu; kendisi Arapça okumuştu, benim de (İslâmî) ilimler talebesi olmamı
istiyordu. Bu yüzden merhum babam beni sınamak için kardeşinin dükkânına
gönderdi. Bir süre sonra dükkâna gitmekten yoruldum ve istifa ettim; okula
gitmeyi istedim.
1304/1886-87 yılında evimizin yakınında Danegî adında bir
medrese açıldı. Banisi, Hacı Seyyid Hasan Laricanî’ydi. Necef’ten yeni dönen Hacı Mirza Seyyid Hasan
bu medreseye yerleşmişti. Gündüzleri gider, odasında ders okurdum. Okumaya
Emsile ve Mir’in sarfıyla başladım. Çok geçmedi, 1305/1887-88 yılında Seyyid
Hasan ailesiyle birlikte Necef’e döndü. Ben de medresedeki talebelerden ders
aldım.
1307/1889-90 yılına kadar, şeran ergenlik çağına
ulaşıncaya değin, Suyutî ve Câmî('nin kitaplarını) okudum. Bu iki kitabı, Hacı
Seyyid Muhammed Halil beni teşvik etmek için satın almış, bana hediye etmişti.
1309/1891-92 yılında merhum babam evde bir merasim düzenledi ve bu merasimde
Aga Seyyid Cemal Efce bana sarık giydirdi.
1310/1890-91 yılında veba salgınının sona ermesinden
sonra, babam nezrini yerine getirmeye niyetlendi; Hacı Şeyh Fazlullah Nuri’nin
kafilesiyle Meşhed’e müşerref olduk. Ben mahfede oturuyordum, babam katır
sırtındaydı. 1311 Zilhicce ayından itibaren Muharrem ve Safer aylarını
(Haziran-Eylül 1894) orada geçirdik.
Meşhed’den döndükten sonra Danegî Medresesi’nde ayrı bir
odaya yerleştim. Ayda, talebelerin vazifesi olduğu üzere, (kütüphaneden) beş
kez Kur’ân ödünç alıyordum. Medresenin kütüphanesinde yaklaşık olarak beş yüz
cilt kitap vardı. Kütüphanecimiz Seyyid Muhammed Taki Atabat’ı* ziyarete
gittiğinde veya hacca müşerref olduğunda onun yerine bakardım; kitapları
talebelere ödünç verir, fiş yazar, üç ayda bir (kütüphaneyi) gözden geçirirdim.
Danegî Medresesi’nin banisi vefat edince (1309/1888-90)
medresenin mütevellisi oğlu Hacı Seyyid Mehdî oldu. Kuruluşundan itibaren
medresenin müderrisi olan Molla Muhammed Nuri’nin yanında Luma Şerhi’ni,
Tecerrüd Şerhi’nin ilk bölümlerini, Şehid’in Diraye Şerhi ile Mir Damad’ın Revaşih’ini
okudum. Molla Muhammed Nuri, diraye ve rical ilimlerinde mütehassıstı. O, bu
ilimlerde -bir üstad olarak, bir talebe olarak değil- Samerra’da Mirza Hüseyin
Nuri’den istifade etmişti. Bunu bana şeyhimiz Hacı Nuri söylemişti.
Fakir, Meşhed’den döndükten sonra her gün sabahtan öğlene
kadar Han Medresesi’nde olurdum; orada derslere katılır, talebe ve
müderrislerle ders çalışırdım. Metali Şerhi’ni, her gün ikindiüstü Buzurg
Medresesi’nde, Aga Mirza Mahmud Kummî’nin yanında okudum; bu derse, Kifaye’ye
haşiye yazan Hacı Mirza Seyyid Hasan Rezevî Kummî de katılırdı. Kavanin’in,
Fusul’ün ve Mekasib’in büyük bir kısmını Han Medresesi’nin resmî müderrisi Aga
Seyyid Abdülkerim Lahicî’nin yanında okudum. Sonra onun Fusul’e yazdığı
haşiyeleri tedvin ettim.
Sebzvarî’nin Manzume’sini kendim istinsah ettim ve bir
kısmını okudum. Merhum babam, Aga Seyyid Cemal Efce Manzume’yi okumayı
nehyettiği için beni bu kitabın devamını okumaktan menetti. Nestalik hattını
Kâtibü’l-Hakan’ın meşklerinden, nesih hattını Şeyh Zeynelabidin Muhallatî’den
öğrendim.
Giyim kuşama, yeme içmeye bağlı değildim; ne olsa giyer,
evde ne bulursam yerdim. Kazancımı, talebenin en önemli ihtiyacı olan kitaplara harcardım.
1313 yılının Şevval ayında (Mart-Nisan 1896) kardeşim
beni ve ortağını Atabat’ı ziyarete götürdü. Nasırüddin Şah’ın Hz. Abdülazim
Türbesi’nde silahlı saldırıya uğradığı gece biz Kirmanşah’a varmıştık. Arifede
Kerbelâ’daydık, oradan Samerra’ya geçtik.
Perşembe günü büyük bir razva meclisi tertiplendi;
yaklaşık beş yüz kişi vardı mecliste. Hacı Mirza Hüseyin Nuri minbere çıktı,
vaaz verdi; dinledik, sonra da ziyaretimizi yaptık. Seyyid Yahya İmamzade Kasımî
de oradaydı. Birkaç gün Samerra’da kaldık ve Kazımeyn’e dönüşte Seyyid Kasımî
ile aynı mahfede oturduk. Yol boyunca ondan ahlakî nasihatler dinledim,
istifade ettim.
Atabat’a vardığımızda teyze oğluma ve kardeşime
Necef’te kalmak istediğimi söyledim, lakin kabul etmediler; ana babamın razı
olmamasından korkuyorlardı. Bunun üzerine Tahran’a bir mektup yazdım. Mektubun
cevabı gelmeden, Aşura’dan sonra, kardeşim işi gereği erken dönmemiz
gerektiğini söyledi ve bana annemle babamın razı olmaları durumunda iki kat
masraf yapıp, beni Necef'e getireceğine dair söz verdi.
Kum’a döndüğümüzde amcam bizi karşılamaya gelmişti. Bana
niçin döndüğümü, babamın orada kalmama izin verdiğini yazdığını söyledi. Hemen
oracıkta geri dönmek istedim; ama bana bir süre kalmamın, yazdan sonra gitmemin
daha iyi olacağını söylediler.
Dönüş yolunda sıtma nöbeti geçirmiştim. 1314/1897
yılında Erbaini Kum’da idrak ettikten sonra Tahran’a gittik. Ben henüz
hastaydım. Doktorlar tedavi edemiyorlardı. Bir ikindi vakti Danegî
Medresesi’ndeki odamda düşünceye dalmış oturuyordum, kimsecikler yoktu.
Birden başının etrafına sarık gibi yeşil bir şal dolamış bir adam medreseye
girdi. Yanıma geldi, bana niçin benzimin sarardığını sordu. Hastalığımı
anlattım. Bana medresenin yanındaki aktardan nebat almamı salık verdi. Nebatı
getirince, üzerine okuyup okumadığını bilmiyorum, bana biraz ye, dedi. Bu
olaydan sonra, bu satırları yazana kadar, bir daha nöbet geçirmedim. O adam
kimdi, nereden gelmişti, nereye gitti, hiç bilmiyorum. Hava değişimi için Şeyh
Cevad İlkanî’nin daveti üzere, bir süre İlkan’da kaldım.
İlkan’dan döndükten sonra bir müddet Tahran’da kaldım,
ama ruhum Necef’teydi. Kardeşim yolculuk masraflarını tedarik etti ve Necef’e
hareket ettik. 15 Şaban 1315’de (9 Ocak 1898) Kerbelâ’ya müşerref oldum. Daha
sonra Necef’e geçtim ve teyze oğlum Mirza Seyyid Hasan’ın evinin taşlığına
yerleştim. Medreseler azdı; benim gibi bekâr olan talebelerin sayısı ise çoktu.
Bu yüzden medresede oda bulunamadı. Bu, Büyük Medrese talebelere açılana kadar
böyle devam etti. Medresede kendime ait tek kişilik bir odam vardı. Necef’e
yerleştikten sonra merhum biraderim, Hacı Muhammed Şuşterî aracılığıyla, bana
ayda 15 kıran gönderirdi. Ben bu parayla rahatlıkla geçinirdim; hatta perşembe
sabahları medresede küçük bir ravza meclisi bile tertiplerdim. Bu, 1318’e
(1900-1) kadar devam etti.
1320 yılının Zilhicce ayında (Mart 1903) Şeyh Ali
Kazvinî’nin kızı Mansure Hanım’la evlendim. Bu evliliğimden birkaç çocuğum
oldu. İlki, Muhammed Bâkır’dı. 20 yaşlarındayken hastalandı, birkaç ay sonra da
vefat etti. Samerra’da medfundur. Diğeri Meryem. Amca oğluyla evlendi. Üçüncüsü
Merziyye. Eşim hayattayken birkaç çocuğumuz daha vefat etti. 1329/1911’de
Mansure Hanım rahatsızlandı. Hava değişimi için Samerra’ya gittik, bir süre
orada kaldık. İyileştikten sonra birkaç çocuğumuz daha oldu. 1335/1917 yılının
sonlarında Mansure Hanım tekrar hastalandı. Bunun üzerine Kazımeyn’e gittik.
1336/1918’de vefat etti. Kabri Şeyh Tusî’nin kabrinin yakınlarında, Türbe’nin
içindedir.
Mansure Hanım’ın kırkı çıkınca dostların aracılığıyla Aga
Seyyid Ahmed Demavendî’nin kızı Meryem Hanım’la evlendim. 1337/1919’da Aga Mirza
Muhammed Taki’nin emriyle Samerra’ya yerleştim ve Samerra’nın ıslahat
faaliyetlerine nezaret ettim. Bu vazifem, 3 Zilhicce 1338/18 Ağustos 1920
tarihinde Mirza Muhammed Kerbela’da vefat edinceye kadar devam etti. Biz
Allah’a tevekkül ederek Samerra’da kalmaya devam ettik. 1355 yılının başlarında
(1937) Şeyh Hadi’ye suikast düzenlendiğinde mecburen Necef’e göç ettik.
Aga Buzurg Tahranî'nin
Seyyid Muhammed Taki Âl-i Ahmed'e yazdığı icazet
(Muharrem 1357/1938) |
kasib dersine katıldım. Birkaç ay da Hacı Aga Rıza Hamedanî’nin zekât dersine devam ettim. Mirza Hüseyin Hacı Mirza Halil’in fıkıh dersine de bir müddet devam ettim. Perşembe ve cuma günleri, tatil günlerinde, Şeriat Isfahanî’nin rical derslerine katılırdım. Bu derse büyük üstadlar da iştirak ederdi. Bunlardan başka Aga Seyyid Murteza Keşmirî’nin ve Mirza Hüseyin Nuri’nin beyanatlarından istifade ettim. 1329-1335 (1911-1916-17) yılları arasında da Samerra’da Aga Mirza Muhammed Taki’nin fıkıh derslerine devam ettim.
Rivayet icazeti aldığım üstadlarım şunlardır: Hacı Mirza
Hüseyin Nuri, Şeyh Muhammed Taha Necef, Hacı Mirza Hüseyin Tahranî, Ahund
Horasanî. Merhum Şeriat kendi el yazısıyla uzunca bir icazetname yazmıştı.
Ahund Molla Ali Nihavend’den sadece Kütüb-i Erbaa’nın rivayet icazetine
sahibim. İcazet aldığım diğer üstadlarım: Hacı Seyyid Muhammed Ali Şah
Abdülazimî, Aga Mirza Muhammed Ali Çehardehî, Hacı Seyyid Kerbelâî, Aga
Leknevî, Aga Seyyid Hüseyin Sadr.
Aga Buzurg Tahranî Kütüphanesi Necef |
Necef’e döndüğüm 1380/1960-61 yılına kadarki hayatımı biliyorsunuz, yazmaya gerek yok.
*
Aga Buzurg Tahranî'nin cenaze töreni Necef |
Aga Buzurg Tahranî, okumakla, araştırmakla ve yazmakla
geçen bereketli bir hayatın ardından 13 Zilhicce 1389’da (1970) Necef’te vefat
etti. Kabri, Necef’te kurduğu kütüphanededir.
Eserlerinden bazıları: ez-Zeria ilâ tesanifi’ş-Şia; Tabakatu a’lami’ş-Şia; Musaffa’l-makal fi musannefi’r-rical; el-Meşihat ya el-esnadü’l-musaffa; Seylü’l-meşihat; Ziyau’l-mefezet fi turuki meşayihü’l-icazat; Usulü’l-fıkh; el-Fıkh; en-Nakdü’l-latif fi nefyül’t-tahrif an el-Kur’âni’ş-şerif; Tavzihü’r-reşad fi tarihi’l-hasru’l-ictihad; Tenfizü’l-kavli’l-avam bi-kıdemi’l-kelam; Hediyyetü’r-razî ile’l-İmami’l-Müceddid eş-Şirazî; er-Risaletü’r-ruhaniyye fi resmi hattu ‘er-Rahman’; ez-Zelile fi teşciri ensabu bazi’l-buyuti’l-celile; Tercüme-i Kitab-ı Akidetü’l-İslâmiyye; Manzumetü’l-akaid; Zeyl Keşfi’z-zünun; Hayatü’ş-Şeyh Tusî; Hayatü’l-Beyadi; İntihabü’l-emcad min tarihi Bağdad; Tarifü’l-enam fi tercümeti’l-Medine ve’l-İslâm; ed-Dürrü’n-nefid fi telhisi ricalü’t-tesis.
Eserlerinden bazıları: ez-Zeria ilâ tesanifi’ş-Şia; Tabakatu a’lami’ş-Şia; Musaffa’l-makal fi musannefi’r-rical; el-Meşihat ya el-esnadü’l-musaffa; Seylü’l-meşihat; Ziyau’l-mefezet fi turuki meşayihü’l-icazat; Usulü’l-fıkh; el-Fıkh; en-Nakdü’l-latif fi nefyül’t-tahrif an el-Kur’âni’ş-şerif; Tavzihü’r-reşad fi tarihi’l-hasru’l-ictihad; Tenfizü’l-kavli’l-avam bi-kıdemi’l-kelam; Hediyyetü’r-razî ile’l-İmami’l-Müceddid eş-Şirazî; er-Risaletü’r-ruhaniyye fi resmi hattu ‘er-Rahman’; ez-Zelile fi teşciri ensabu bazi’l-buyuti’l-celile; Tercüme-i Kitab-ı Akidetü’l-İslâmiyye; Manzumetü’l-akaid; Zeyl Keşfi’z-zünun; Hayatü’ş-Şeyh Tusî; Hayatü’l-Beyadi; İntihabü’l-emcad min tarihi Bağdad; Tarifü’l-enam fi tercümeti’l-Medine ve’l-İslâm; ed-Dürrü’n-nefid fi telhisi ricalü’t-tesis.
Ertuğrul Ertekin
_________________
*Irak'ın Kerbelâ, Necef, Kazımeyn ve Samerra şehirlerinde bulunan Masum İmamların (as) türbelerine verilen isim.
kaynak: Muhammed Ali Hakşinas, “Aga Buzurg Tahranî”, Kitab, I73-4, 1374, s. 106-121; Hamid Algar, “Aqa Bozorg Tehrani”, Iranica; Aga Buzurg Tahranî’nin ailesi tarafından açılan internet sitesine buradan ulaşabilirsiniz.
kaynak: Muhammed Ali Hakşinas, “Aga Buzurg Tahranî”, Kitab, I73-4, 1374, s. 106-121; Hamid Algar, “Aqa Bozorg Tehrani”, Iranica; Aga Buzurg Tahranî’nin ailesi tarafından açılan internet sitesine buradan ulaşabilirsiniz.