Müslim b. Akîl'in Kûfe'ye gidişi
Muhammed Mudebbir, tarihsiz
253x204 cm
İran Rıza Abbasî Müzesi |
Müslim b. Akîl b. Ebi Tâlib b. Abdilmuttalib’in babası Hz. Ali’nin (as) büyük kardeşi Akîl, annesi Halile isminde Kureyş’in Nabat kabilesinin Ferahid boyundan bir cariyedir.
İbn Ebi’l-Hadid, Müslim’in annesini Akîl’e Muâviye b. Ebu
Süfyan’ın satın aldığına dair bir rivayet nakletmektedir. Buna göre Muâviye,
Şam’da misafir ettiği Akîl’e bir ihtiyacı olup olmadığını sormuş, Akîl de kıymetli
bir cariye satın almak istediğini söylemiştir. Rivayette o sırada Akîl’in görme
yetisini kaybettiği geçmektedir. Muâviye, Akîl’in bu isteğini mizah konusu
yapıp, âmâ haliyle kıymetli bir cariyeyi ne yapacağını sormuştur. Muâviye’ye
sinirlenen Akîl, “Ondan sinirlendirdiğinde senin başını vuracak bir oğul
doğurmasını isteyeceğim.” karşılığını vermiştir. Bu rivayette, Muâviye’nin Akîl’e
Müslim’in annesi olacak cariyeyi satın aldığı geçmektedir.
İbn Ebi’l-Hadid, Müslim b. Akîl ile ilgili de bir rivayet
nakleder. Buna göre Müslim on sekiz yaşındayken Medine’deki kıymetli arazisini
Muâviye b. Ebi Süfyan’a satmış; ancak sonradan durumdan haberdar olan İmam
Hüseyin’in (as) araya girmesiyle satış muamelesi feshedilmiştir. İbn
Ebi’l-Hadid, Müslim’in kendisinden verdiği parayı geri isteyen Muâviye’yi
tehdit ettiğini nakletmektedir. Bu tehdit üzerine Muâviye Müslim’e babasının
yukarıda naklettiğimiz sözünü hatırlatmıştır. Muâviye araziyi İmam Hüseyin’e
geri vermiş, ödediği parayı da Müslim’e hediye etmiştir.
İbn Hibban es-Sikat’ında, Abdülmuttalib soyu içinde Hz. Peygamber’e en
çok Müslim’in benzediğini yazmaktadır. İbn A’sem ise, Müslim b. Akîl’in Sıffin
Savaşı’nda Hz. Ali’nin ordusunun sağ cephesinde mücadeleye katıldığını rivayet
etmektedir.
Müslim b. Akîl, Hz. Ali’nin kızı Rukayye ile evlenmiş, bu
evlilikten Abdullah ve Ali adında iki oğlu olmuştur. Rukayye’nin vefatından
sonra Hz. Ali’nin diğer kızı Küçük Ümmü Külsüm ile evlenen Müslim’in bu
evlilikten de Humeyr adında bir kızı olmuştur. Müslim’in diğer evliliklerinden
de çocukları olduğu rivayet edilmiştir. Buna göre Müslim, beş erkek, bir kız
çocuğu babasıydı. İki oğlu İmam Hüseyin’in (as) yanında Kerbela’da, iki oğlu
Kerbela Olayı’ndan sonra Haris tarafından şehid edilmiştir; beşinci oğlu
hakkında bilgi bulunmamaktadır.
*
Muâviye b. Ebu Süfyan’ın daha sağlığında veliaht tayin
ettiği oğlu Yezid, babası 60/680 yılında ölünce halife oldu. Yezid evvelemirde halkın
kendisine biat etmesinin sağlanmasını istedi. İmam Hüseyin, Yezid’in biat
talebine menfi cevap verenlerin başında geliyordu. Bunun üzerine Yezid, Medine
valisine haber göndererek İmam Hüseyin’den biat almasını emretti. Validen süre
isteyip Medine’den Mekke’ye giden İmam Hüseyin, burada bulunduğu sırada, başta Kûfe’nin
ileri gelenleri olan Süleyman b. Sured, Müseyyeb b. Nacibe, Rufaa b. Şeddad ve
Habib b. Muzahir olmak üzere, Kûfe’deki taraftarlarından oraya gidip başlarına
geçmesini isteyen mektuplar aldı. Adı geçenlerin imzaladığı ilk mektubu
Abdullah b. Misma ve Abdullah b. Val Mekke’de İmam Hüseyin’e ulaştırmıştır. Bu
mektubun gönderilmesinden yaklaşık iki gün sonra İmam Hüseyin’e bu kez, Kays b.
Musahhar (veya Müshir) Saydavî, Abdurrahman b. Abdullah Kedin, Umare b. Ubeyd Selulî’nin
imzalarını taşıyan bir başka mektup gönderildi. Üçüncü mektupta ise Hani b.
Hani Sebiî ve Said b. Abdullah’ın imzaları vardı. Seyyid İbn Tavus’un
bildirdiğine göre İmam Hüseyin’e gönderilen mektupların sayısı on iki binin
üzerindedir. Mektupların sayısı çoğalınca İmam Hüseyin, ihtiyata riayet ederek,
kimsenin adını anmadan, Kûfelilere hitaben bir cevap mektubu yazdı.
İmam Hüseyin, Rükn ile Makam arasında veya Mescid-i
Nebevî’de iki rekât namaz kıldıktan sonra, cevap mektubunu, durumu araştırması
ve hareketi organize etmesi için amca oğlu Müslim ile Kûfe’ye gönderdi (15
Ramazan 60/19 Haziran 680). Önce Medine’ye giden Müslim yakınlarıyla görüştükten
sonra, Kays kabilesinden yolu bilen iki kişiyi de yanına alarak, bir grupla
beraber yola çıktı. Kafile, Medine-Kûfe güzergâhında yolunu kaybetti ve bu
esnada iki rehber susuzluktan can verdi. Müslim güçbelâ yola devam edip
Batnü’l-Hubeyt yakınlarındaki Madik denilen mevkie ulaştı ve orada susuzluğunu
giderdi. Müslim bu mevkide bir mektup yazıp İmam Hüseyin’i başına gelenlerden
haberdar etti ve ondan kendisini bu görevden almasını istedi. Müslim’in bu
mektubu Kays b. Musahhar ile gönderdiği rivayet edilmiştir. İmam Hüseyin cevap
mektubunda Müslim’den görevini tamamlamasını istedi. Sıkıntılı geçen bir
yolculuğun ardından Müslim, 5 Şevval 60/9 Temmuz 680 tarihinde Kûfe’ye ulaştı.
Müslim b. Akîl, Kûfe’ye girince hemen Muhtar b. Ebi Ubeyd
Sekafî’nin evine gitti. Muhtar, Şiî olmakla birlikte, Kûfe Valisi Numan b.
Beşir’in damadıydı. Dolayısıyla vali onu bu evde aramayacaktı; fakat vali
zamanla şehirdeki hareketlenmeden şüphelendi ve durumdan haberdar oldu. Müslim,
Muhtar’ın evine yerleşince Kûfe Şiîleri onun evinde toplanmaya başladı. Müslim
İmam Hüseyin’in cevap mektubunu topluluğa okudu. Abis b. Ebu Şebib Şakirî ayağa
kalkarak, Şiîleri Yezid b. Muaviye’ye karşı mücadeleye çağıran bir konuşma
yaptı. Ardından Habib b. Muzahir ve Said b. Abdullah da benzer konuşmalar
yaptılar ve topluluk Müslim’e biat etti. Şeyh Müfid ve Seyyid İbn Tavus, İmam
Hüseyin adına Müslim’e biat edenlerin sayısının on sekiz bini bulduğunu
nakletmektedir. Müslim, davetiyle, Muâviye’den sonra Irak’ta ve Emevî muhalifleri
arasında ortaya çıkan boşluğu doldurmuştu. Zamanla insanlarla açıktan görüşmeye
başladı.
Neticede Müslim, Kûfe’de geçirdiği bir ay beş veya yedi
günün ardından, şehadetinden yirmi yedi gün önce, 12 Zilkade 60/14 Ağustos 680 tarihinde
İmam Hüseyin’e bir mektup yazdı ve Kûfelilerin kendisini en kısa zamanda
beklediğini bildirdi. Mektubu Abis b. Ebu Şebib Mekke’de İmam Hüseyin’e
ulaştırdı. Bu esnada Müslim, silah teminiyle meşguldü ve silahlardan anlayan
Ebu Semame Saidî’yi silah satın almakla görevlendirdi.
Öte tarafta Kûfe Valisi Numan b Beşir olan bitenden
haberdar olmuştu. Minbere çıkıp bir konuşma yaptı ve insanlara fitne
çıkarmamalarını tembihledi, fitnecilerle savaşmaktan çekinmeyeceğini ekledi.
Valinin konuşmasını mevcut durumda yetersiz bulan ve onu savaşa kışkırtamayan
Abdullah b. Müslim, Müslim b. Said Hazremî, ardından Umare b. Ukbe, Muhammed b.
Eşas b. Kays ve Ömer b. Sad b. Ebu Vakkas, Yezid b. Muâviye’ye birer mektup
yazıp durumu bildirdiler.
Yezid b. Muâviye mektupları alınca Numan b. Beşir’in Kûfe’yi
çekip çeviremeyeceğini anladı ve babasının zeki azatlısı Sir Cevn ile meşveret
edip Basra Valisi Ubeydullah b. Ziyad’ı Kûfe’ye vali atadı. Muâviye’nin
azatlısına teslim ettiği, sonradan Yezid’in eline geçen vasiyetinde Irak’ta
ortaya çıkması muhtemel isyanda Ubeydullah b. Ziyad’ı vali tayin ettiği rivayet
edilmiştir. Fermanını Müslim b. Amr Bahilî ile İbn Ziyad’a gönderen Yezid, ona
bir an önce Kûfe’ye gitmesini ve Müslim b. Akîl’i ya Kûfe dışına çıkarmasını ya
da öldürmesini emretti.
Ubeydullah b. Ziyad, Yezid’in mektubunu alır almaz
kardeşi Osman b. Ziyad’ı yerine vekil atadı ve aralarında Amr b. Müslim, Şerik
b. Aver Harisî, Abdullah b. Haris b. Nevfel’in de bulunduğu beş yüz Basralı ile
birlikte Kûfe’ye hareket etti. İçten içe Ehl-i Beyt’e muhabbet besleyen ve
Sıffin’de Hz. Ali’nin yanında savaşan Şerik b. Aver’in, İmam Hüseyin’in İbn
Ziyad’dan önce Kûfe’ye varmasını umarak, yavaş hareket ettiği rivayet
edilmiştir. Fakat İbn Ziyad kararlı davranmış, hızlı hareket edip onu geride
bırakmıştır.
İbn Ziyad, Kûfe’nin girişinde havanın kararmasını
bekledi. Akşamüstü, tanınmamak için başına siyah sarık sardı, Yemen elbisesi
giyindi ve yüzünü bir bezle örttü. Amacı, Kûfelilerin İmam Hüseyin’in geldiği
zannına kapılmalarını sağlamaktı. İbn Ziyad amacına ulaştı; Kûfeliler onun İmam
Hüseyin olduğunu düşünerek karşılamaya çıktılar. İbn Ziyad bu şekilde Hükümet
Konağına gitti. Şiîler İmam Hüseyin sanarak İbn Ziyad’ın etrafını sarınca, Amr
b. Müslim gerçeği açıkladı. İbn Ziyad geceyi konakta geçirdikten sonra sabah erkenden
halkın mescitte toplanmasını emretti ve orada bir konuşma yaparak halkı Yezid’e
muhalet etmekten sakındırdı ve itaat etmeleri durumunda ödüllendirileceklerini
vaat etti. Konuşmadan sonra Hükümet Konağına dönen İbn Ziyad görevlilerden Kûfe’deki
yabancıların tespit edilmesini istedi.
Müslim b. Akîl, Ubeydullah b. Ziyad’ın Kûfe’ye geldiği
öğrendikten sonra Muhtar’ın evinden ayrılıp Mezhic kabilesinin liderlerinden Hani
b. Urve’nin evine sığındı ve orada Şiîlerle gizlice görüştü. Bu esnada İbn
Ziyad, Kûfe’de tanınmayan azatlısı Makil’ı üç bin dinar karlığında casusluğa
zorladı. Makil’a Suriye’den Müslim’in davetine katılmak amacıyla geldiğini
söylemesini, biat ettikten sonra isyan hazırlıklarında kullanılmak üzere
elindeki parayı ona vermesini emretti.
Bu sırada Ubeydullah b. Ziyad’la birlikte Basra’dan
gelen, yolda yavaşlayarak İbn Ziyad’ın Kûfe’ye girişini geciktirmeye çalışan Ehl-i
Beyt muhibbi Şerik b. Aver Kûfe’ye ulaştı ve Hani b. Urve’nin evine gitti.
Şerik, Hani’nin evinde bulunduğu sürece ona Müslim’in emirlerini uygulamasını
salık verdi. Şerik bir müddet sonra hastalandı. İbn Ziyad, hastalandığını
öğrenince Şerik’i ziyaret etmek istedi ve adam gönderip akşam Hani’nin evine geleceğini
bildirdi. Bunun üzerine Şerik, Müslim’den fırsattan istifade edip İbn Ziyad’ı
öldürmesini istedi. Fakat Müslim Hani’nin rahatsız olacağını bildiği için İbn
Ziyad’ı onun evinde öldürmek istemedi. Müslim, İbn Ziyad’ın ziyareti esnasında
bir köşeye gizlendi ve yerinden çıkmadı. Şerik’in saklandığı yerden çıkıp İbn
Ziyad’ı öldürmesi için, su isteme bahanesiyle, defalarca Müslim’e işaret
verdiği rivayet edilmiştir. Üç gün sonra Şerik öldü. Sonradan Şerik’in
Müslim’den kendisini öldürmesini istediğini öğrenen İbn Ziyad, “Babamın kabri
Iraklılar kabristanında olmasaydı, kabristanı alt üst eder, Şerik’in cenazesini
dışarı çıkarırdım.” demiştir.
Öte yanda casus Makil, Müslim b. Avsece’nin İmam Hüseyin
için biat topladığını öğrenip ona yakınlaştı. Neticede Müslim b. Avsece’nin güvenini
kazanan Makil, ondan Müslim’in saklandığı yeri öğrendi ve faaliyeti hakkında
bilgi aldı.
Makil’dan aldığı bilgiler doğrultusunda Hani’yi konağa
çağıran İbn Ziyad, ondan Müslim’i teslim etmesini istedi. Hani onu teslim
etmeyeceğini söyledi. Bu sırada Hani’nin öldüğü haberi yayılmış, akrabaları da konağın
etrafını sarmıştı. Bunun üzerine, İbn Ziyad’ın isteğiyle, Hani’yi gören Kadı
Şüreyh dışarı çıkıp Hani’nin sağ olduğunu, bir soruşturma için sarayda
tutulduğunu söyleyerek yakınlarının dağılmasını sağladı. Müslim Abdullah b.
Hazım’ı konağa gönderip Hani’nin durumunu araştırdı. İbn Ziyad, Hani’yi tutuklamış,
işkence etmişti.
Hani’nin öldürüldüğü haberi Müslim’e de ulaşmıştı. Bu
haber üzerine Müslim, taraftarlarıyla birlikte İbn Ziyad’la savaşmaya karar
verdi ve etrafında toplanan kalabalıkla birlikte mescide yürüdü. Bu sırada İbn
Ziyad mescitte konuşma yapıyordu. Alelacele Hükümet Konağına sığındı ve
kapıları kapattırdı. Konağın mescide açılan bir kapısı vardı. Bunun üzerine
Müslim’in 300 kişilik ordusu konağın etrafını kuşattı. Fakat kuşatmada konağın Rumlular
Kapısı denilen arka kapısı, rivayetlerin açıklamadığı bir nedenle, kontrol
edilmedi ve Kûfe eşrafı bu kapıdan İbn Ziyad ile irtibat kurdu. Kûfe eşrafı İbn
Ziyad’ın kışkırtmasıyla halkı Şam ordusunun geldiğini söyleyerek korkuttu. Öte
taraftan kabile reisleri kendi mensuplarını Müslim’den uzaklaştırdı. İnsanlar
“Başkaları bizim yerimizi doldurur.” diyerek birer ikişer Müslim’in yanından
uzaklaştı. Birkaç saat sonra, akşam ezanı okunduğunda Müslim’in yanında sadece on
veya otuz kişi kalmıştı. Namazı onlarla birlikte kıldı. Veya İbn Tavus’un
rivayetine göre onlar da namazdan önce dağılıp gitti.
İbn Ziyad, Müslim b. Akîl’in yalnız kalmasından sonra
halka bir konuşma yaptı: “Müslim b. Akîl, Müslümanlar arasında fitne çıkarmış,
bölücülük yapmıştır. Bu yüzden onu evinde bulduğumuz kimsenin mahremiyetini
tanımayacak, evine girip onu öldüreceğiz. Biatinizde ve itaatinizde sabitkadem
olun!” Konuşmasından sonra İbn Ziyad konağa geçip Müslim’in peşine adam saldı
ve bütün evlerin tek tek aranmasını emretti. Amr b. Hureys’in eline bir sancak
verip onu halk birliklerinin komutanı yaptı. Bu sırada Müslim’in yerinin tespit
edildiğini öğrenen Muhtar b. Ebu Ubeyd Sekafî Kûfe’nin Fil Kapısı’na ulaşmıştı.
Muhtar’la karşılaşan Hani b. Ebu Hayya Amr b. Hureys’e Muhtar’ın geldiğini haber
verdi. Amr b. Hureys’in kendisini himaye etmesi ve aman vermesi üzerine Muhtar
sabaha kadar Amr’ın bayrağının altında oturdu.
Müslim b. Akîl sığınacak bir yer arıyordu. Bu sırada
kendisine nereye gittiğini soran Said b. Ahnef’in sesini duydu. Said ona şehir
kapılarının kapatıldığını, her yerde arandığını söyledi ve onu, Muhammed b.
Kesir’in evine götürdü. Ancak bir süre sonra İbn Ziyad Müslim’in yerinden
haberdar oldu ve evin etrafı kuşatıldı. Muhammed b. Kesir ile oğlu Hükümet
Konağına götürülüp öldürüldü. Hızla Muhammed’in evinden kaçan Müslim yolda karşılaştığı
Tava adlı kadından önce su istedi, sonra da ondan kendisini evine almasını
talep etti. 8 Zilhicce 60/9 Eylül 680 tarihinde Tava Müslim’i evine aldı.
Müslim burada gece geç saatlere kadar ibadet etti. Sabaha karşı uykuya dalan
Müslim rüyasında amcası Hz. Ali’yi gördü. Hz. Ali ona, “Yarın bize
katılacaksın!” diyordu.
9 Zilhicce 60/10 Eylül 680 sabahı, Tava’nın oğlu Bilal,
Muhammed b. Eşas’ın oğlu Abdurrahman’a Müslim’in annesinin evinde olduğunu
söyledi. Abdurrahman babasına haber verdi, babası da İbn Ziyad’a. İbn Ziyad, Muhammed
b. Eşas’a, Ubeydullah b. Abbas’la birlikte yetmiş asker alıp Tava’nın evini
kuşatmasını emretti. Müslim atların ayak seslerinden evin kuşatıldığını anladı
ve kılıcına davranıp evden çıkmak istedi. Müslim’in kendi kendine “Müslim!
Ölümden kaçma! Ondan kaçış yok!” dediği rivayet edilmiştir. Çarpışma başladı.
Askerler Müslim’e karşı koyamıyordu. Bunun üzerine Muhammed b. Eşas Müslim’e
aman vereceğini vaat etti. Müslim inanmadı, çarpışmaya devam etti. Bir süre sonra yorgun düştü. Muhammed b. Eşas
tekrar aman vaadinde bulundu. Beraberindekiler de aman vereceklerini vaat
ettiler. Bunun üzerine Müslim dışarı çıktı, ardından konağa götürüldü.
Hükümet Konağının kapısına vardıklarında Müslim b. Akîl, konağa
girmek isteyen bir toplulukla karşılaştı. Aralarında Umare b. Ukbe b. Ebi Muit,
Amr b. Hureys, Müslim b. Amr ve Kesir b. Şehab’ın da vardı. Müslim susamıştı,
su istedi. Müslim b. Amr, “Cehennemdeki hamim suyundan içene dek sana su yok!”
dedi. Müslim ona kim olduğunu sorunca, kendisini imamına bağlı muti bir Müslüman
olarak tanıttı. Sonra Amr b. Hureys, kölesi Süleyman’la Müslim’e bir testi su,
bir de tas gönderdi. Suyu tasa koyup içmek istediğinde su kana bulandı. İkinci
defa da aynı şey olunca Müslim, “Eğer bu benim rızkım olsaydı içmek nasip
olurdu.” dedi ve su içmekten vazgeçti. Sonra konağa girdiler.
İbn Ziyad Müslim’i görünce, “İmamına karşı kıyam edip
Müslümanların birliğini mi bozmak istiyorsun?” dedi. Müslim, Muâviye’nin ve
oğlunun hilafetini tanımadığını, onların Peygamberin vasisinin hilafetini gasp
ettiklerini söyledi. İbn Ziyad, Müslim’i halkın önünde karalamak için ona, “Sen
Medine’de içki içiyordun,” dedi. Müslim kendinden emin cevap verdi: “Günahsız
insanları öldürmek kendisi için önemsiz bir şey olan senin gibi birine içki
içmek daha çok yaraşır!” Aralarında başka konuşmalar da geçti.
Bu esnada İmam Hüseyin’i düşünen Müslim, Kureyşli olan ve
akrabası olduğunu iddia eden Ömer b. Sad’a vasiyette bulunmak istedi. Ömer b.
Sad’a ilk vasiyeti, elçi gönderip İmam Hüseyin’in Kûfe’ye gelmesine engel
olmasıydı. İkinci vasiyeti, cenazesinin kefenlendikten sonra defnedilmesi;
üçüncüsü, kılıcının ve diğer eşyalarının satılıp borcunun ödenmesi oldu. Ömer
b. Sad, Müslim’in kendisine gizlice ettiği vasiyeti sonradan İbn Ziyad’a
söyledi.
9 Zilhicce 60/10 Eylül 680’de İbn Ziyad’ın emriyle daha
önce Müslim’in kılıç darbeleriyle yaralanan Bukeyr b. Hamran, Müslim b. Akîl’i konağın
damına veya duvarının üzerine çıkardı. Müslim yürürken Allah’ı zikrediyor,
bağışlanma diliyor ve salâvat okuyordu. Konağın damında cellâdı, Müslim’in
başını bedeninden ayırıp başı ile bedenini damdan aşağı attı. Ardından
Müslim’in kesik başı İbn Ziyad’a götürüldü… Ertuğrul Ertekin
_________________
kaynak:Allame Seyyid İbn Tavus, Kerbela Şehitlerinin
Ardından, çev. Cafer Bayar, İstanbul 2014; Ebu Mihnef, Kerbela Vakıası, çev.
Nuri Dönmez, İstanbul 2010, s. 112-127; İsmail Yiğit, “Müslim b. Akîl”; Resul
Caferiyan, Teemmulî der Nehzet-i Âşura, Kum 2007, s. 71-87, 165-172; Seyyid
Asgar Nazımzade Kummî, Ashab-ı İmam Hüseyin (as), Kum 2011, s. 379-411.