Dırar b. Amr el-Gatafanî, Kitabu’t-Tahriş: İlk Dönem
Siyasî ve İtikadî İhtilaflarında Hadis Kullanımı, tahkik: Hüseyin Hansu, tercüme:
Mehmet Keskin, Litera Yayıncılık, İstanbul 2014, 327 s.
Arapça metni Hüseyin Hansu tarafından tahkik edilen ve
Metin Keskin tarafından Türkçeye çevrilen Dırar b. Amr el-Gatafanî’nin (ö.
200/815) Kitabu’t-Tahriş’i İslâm’ın ilk dönemlerindeki siyasî, itikadî ve fıkhî
tartışmaların ve çekişmelerin hadis üzerinden yürütülen boyutunu ele alan en eski
eserlerden biridir.
II./VIII. yüzyılda İslâm dünyasında meydana gelen
tartışmalara bizatihi tanık olmuş olan Dırar, kitabında, siyasî ve itikadî
fırkaların kendi görüşlerini desteklemek ve muhaliflerini mahkûm etmek için nassları,
özellikle hadisleri sahih ve zayıf olduklarına bakmaksızın nasıl
kullandıklarına dair ilgi çekici bilgiler vermiştir.
Hayatının çoğunu dönemin ilim merkezleri olan Kufe, Basra
ve Bağdat’ta geçiren Dırar, Mutezilî Vasıl b. Ata’nın öğrencisidir. Fakat kader
gibi bazı konularda üstadından farklı düşündüğü için Mutezile’den
sayılmamıştır. Bu yüzden Dırar, mezhepler tarihi eserlerinde daha çok müstakil
bir düşünür olarak ele alınır. Bununla birlikte, önemli talebeler yetiştiren
Dırar’ın görüşleri bir mezhep formülasyonu içinde devam etmemiştir. Makalat
müellifi el-Belhî, Dırar’ın görüşlerinin bilinen mezheplerden herhangi birine
uymadığını belirtir.
Hadis alanında eserler veren Dırar’ı, hadis tarihçileri ise
genellikle bidatçi ve zındık olarak tanıtmaktadırlar. Hadisçilerle kelamcılar
arasındaki tarihî gerginlikler ve tartışmalar göz önüne alındığında bu
ithamların anlaşılabilir nedenleri olduğu görülür.
Dırar’ın Kitabu’t-Tahriş’inin orijinali Yemen’de Mektebetu
Medinei Şehare’dedir. Tahkikte ve çeviride esas alınan ve San’a Zeydiye Vakfı
Yazma Koleksiyonu’nda muhafaza edilen yazma Muharrem 540/Haziran 1145 tarihinde
istinsah edilmiştir. Bu yazmanın başka bir nüshasının varlığı şimdilik
bilinmemektedir.
Kitabu’t-Tahriş’in konusu, ümmet arasında meydana gelen
ihtilaflar ve bunların sebepleridir. Dırar, giriş kısmında, bu risalesini ümmet
arasında ilk ihtilafların nasıl başladığı, Müslümanların birliğinin nasıl
bozulduğu, ümmetin yolunu nasıl şaşırdığı sorularını cevaplamak için yazdığını
belirtmiştir. Dırar bu soruları, önce geçmiş kavimlerin ihtilaf sebeplerine
değinerek cevaplamaya başlamıştır.
Dırar’a göre İslâm ümmetindeki ilk ihtilaflar Halife
Osman’ın ölümü (35/655) ve ardından ortaya çıkan iş savaş ile başlamıştır.
Ancak Dırar kitabında bu ihtilaf üzerinde durmaz. Onun üzerinde durduğu konu,
fiilen bitmiş gibi görünen iç savaşların daha sonraki dönemlerde rivayetler
üzerinden devam etmesidir. Fitneden sonra ümmet içerisinden çıkan fırkalar,
kendilerine uygun haberleri rivayet ederek veya rivayetleri kendilerine göre
yorumlayarak aynı mücadeleyi hadisler üzerinden yürütmüş; böylece de
birbirlerini yıpratmışlardır.
Müellifimize göre ihtilafların derinleşip sürmesinin
birinci dereceden sorumluları bu ihtilafları kurcalayarak halkın birbirine
düşmesine neden olan art niyetli fakihler ve dinde söz sahibi olan kimselerdir.
Bu nedenle Dırar bu fakihleri, peygamberlerinden sonra ümmetlerini saptıran
Samiri ve Pavlus’a benzetir. Fakat Dırar sadece fakihleri değil, onların
sözlerine uyanları da sorumlu tutar. Bununla birlikte müellif, herhangi bir
fakihin adını anmaz; onun fakih dediği kimse muayyen bir kişiden ziyade her
fırkada bulunabilen bir prototipidir. Burada dikkat çekici bir nokta, Dırar’ın
muhaddis yerine fakih kavramını kullanmasıdır. Bu kullanım o dönemde fıkıhla
hadisin iç içeliğinden kaynaklanmış olmalıdır.
Dırar eserinde ileri sürülen görüşlerin doğruluğunu veya
yanlışlığını tartışmaz. Rivayetlerin sahihliği veya zayıflığına dair bir
değerlendirmede de bulunmaz. Nadir de olsa uydurma olduğu açık olan haberleri
tenkit eder.
II./VIII. yüzyılda ortaya çıkmış fırkaların, hangi
görüşleri hangi rivayetlere dayanarak savunduklarını, isimlerini de belirterek
göstermesi açısından Kitabu’t-Tahriş hadisçilerin yanı sıra kelam ve mezhepler
tarihçilerinin de dikkate alması gereken önemli bir eserdir.
Kitabu’t-Tahriş’i Türkçeye çeviren Mehmet Keskin,
çevirisinde kendisinin tahkik ettiği metni kullanmış, ancak çeviri esnasında
metni tekrar gözden geçirerek, tereddüt ettiği yerlerde el yazmasıyla
karşılaştırmıştır.
Kitabın içeriğini buradan inceleyebilirsiniz.
Ertuğrul Ertekin