Sözlükte “dört köşeli veya küp şeklinde olmak”
anlamındaki ka‘b kökünden gelen ka‘be “küp şeklinde nesne” demektir. Kur’ân-ı
Kerîm’de adı iki defa geçen Kâbe’ye[1]
bir kısmı yine Kur’an’da yer alan Beyt[2],
Beytullah, el-Beytü’l-atîk[3],
el-Beytü’l-harâm[4], el-Beytü’l-muharrem[5],
el-Mescidü’l-harâm[6],
el-Beytü’l-ma‘mûr[7], el-Meşarü’l-harâm,
Beniyye, Devvâre, Kâdis, Kıble, Hamsâ, Müzheb gibi çeşitli isimler de
verilmiştir; halk arasında daha çok Kâbe-i Muazzama tabiri kullanılmaktadır.
Kâbe’nin merkezinden dört köşesine (rükn) çekilecek hatlar yaklaşık olarak dört ana coğrafî yönü gösterir. Bunlardan doğu yönünü gösteren köşeye Rüknü'l-hacerülesved, güneyi gösteren köşeye Rüknü'l-yemânî, batıyı gösteren köşeye Rüknü'l-garbî, kuzeyi gösteren köşeye de Rüknü'l-ırâkî denilir. İçi dört köşe bir oda görünümünde olan Kâbe’nin Rüknü'l-ırâkî köşesinde dama çıkılan merdiven ve önünde “tövbe kapısı” denilen bir kapı yer alır.
Kâbe’nin merkezinden dört köşesine (rükn) çekilecek hatlar yaklaşık olarak dört ana coğrafî yönü gösterir. Bunlardan doğu yönünü gösteren köşeye Rüknü'l-hacerülesved, güneyi gösteren köşeye Rüknü'l-yemânî, batıyı gösteren köşeye Rüknü'l-garbî, kuzeyi gösteren köşeye de Rüknü'l-ırâkî denilir. İçi dört köşe bir oda görünümünde olan Kâbe’nin Rüknü'l-ırâkî köşesinde dama çıkılan merdiven ve önünde “tövbe kapısı” denilen bir kapı yer alır.
Kâbe'nin tabanının ortasında, Abdullah b. Zübeyr zamanından kalma
güney-kuzey yönünde dizilmiş üç ağaç direk ve bunlardan kapının karşısındakinin
önünde batı duvarına doğru Hz. Peygamber’in namaz kıldığı yer bulunmaktadır;
burası seccade şeklinde bir mermerle belirtilmiştir.
Ayet-i kerimenin bildirdiğine göre yeryüzünde bina edilen ilk ev Kâbe'dir: “Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev (mabed), Bekke'de, çok mübarek ve alemlere hidayet kaynağı olan (Kâbe)dir.” (Âl-i İmrân 96) Kaynaklarda, Kâbe’nin üzerine bina edildiği zeminin, yaratılan ilk toprak parçası olduğu rivayet edilir. Bu yüzden bu toprak parçasına yerin kalbi/göbeği, dünyanın ortası ve karyelerin anası (ümmü’l-kurâ) adı verilmiştir. Kâbe'nin üzerinde buluduğu toprak parçasının etrafına, Beytullah'ı içinde barındırdığından ve ibadetin göstergesi olan secdenin mekânı olduğundan, mescid denilmiştir. Bu bölgede uyulması gereken birtakım kurallar bulunduğundan buraya Mescidü'l-haram denilir. Kâbe’nin etrafındaki bu mescidin etrafı Hz. Peygamber dönemine kadar duvarla çevrilmemiş, üstü açık kalmıştır.
Ayet-i kerimenin bildirdiğine göre yeryüzünde bina edilen ilk ev Kâbe'dir: “Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev (mabed), Bekke'de, çok mübarek ve alemlere hidayet kaynağı olan (Kâbe)dir.” (Âl-i İmrân 96) Kaynaklarda, Kâbe’nin üzerine bina edildiği zeminin, yaratılan ilk toprak parçası olduğu rivayet edilir. Bu yüzden bu toprak parçasına yerin kalbi/göbeği, dünyanın ortası ve karyelerin anası (ümmü’l-kurâ) adı verilmiştir. Kâbe'nin üzerinde buluduğu toprak parçasının etrafına, Beytullah'ı içinde barındırdığından ve ibadetin göstergesi olan secdenin mekânı olduğundan, mescid denilmiştir. Bu bölgede uyulması gereken birtakım kurallar bulunduğundan buraya Mescidü'l-haram denilir. Kâbe’nin etrafındaki bu mescidin etrafı Hz. Peygamber dönemine kadar duvarla çevrilmemiş, üstü açık kalmıştır.
Dünyanın ortası Kâbe
Tarih-i Hind-i Garbi, 1650
Leiden Üniversitesi Kütüphanesi
|
Ayetlerden Kâbe’nin Hz. İbrahim’den önce de varolduğu,
ancak yıkıldığı ve zaman içinde yerinin kaybolduğu; Hz. İbrahim tarafından
bulunarak yeniden yapıldığı anlaşılmaktadır. Fakat Hz. İbrahim’den önce kimin
tarafından bina edildiği hususunda Kur’an’da herhangi bir bilgi yoktur.
Hadislerde ve tarih rivayetlerinde ise Kâbe’yi ilk defa Hz. Âdem’in yaptığı geçmektedir.
Eşi Havva’yı
bulmak için Mekke topraklarına gelen Hz. Âdem, orada üstü açık dört duvardan
ibaret bir Beyt, ibadethane bina etmiştir. Daha sonra oradan uzaklaşan Hz. Âdem
yılda bir kez Beyt’i ziyaret etmiştir. Hz. Âdem'in hayatı boyunca Beyt’i kırk kez
haccetteği rivayet edilir. Daha sonra Hz. Âdem’in oğlu Hz. Şit Beyt’i onarmış ve üzerini
kapatmıştır.
Beytullah, Nuh Tufanı’ndan sonra kızıl kumdan bir tepe olarak
suların arasından çıkmıştır. Nüfusun tekrar kalabalıklaşmasından sonra
yeryüzünü oğulları arasında pay eden Hz. Nuh, Harem ve çevresini oğlu Sam’a
vermiştir. Bu olaydan sonra Harem’i de içine alan topraklara Sam, halkına
Saman, bu topraklarda konuşulan dile de Samî dili denilmiştir.
Suların çekilmesiyle ortaya çıkan bu kızıl tepe, Hz.
İbrahim zamanına kadar olduğu gibi kalmış, halk tarafından kutsal ve saygın
kabul edilmiştir. Hz. İbrahim, oğlu İsmail ve eşi Hacer’i, Allah’ın emriyle, Şam'dan Mekke'ye getirdiğinde bölge kurak ve tarıma elverişsizdi. Nitekim ayette de Hz. İbrahim'in dilinden şöyle anlatılır:"Ey
Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir
kısmını senin Beyt-i Harem'inin yanında, ziraat yapılmayan bir
vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara
meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere
şükrederler." (İbrahim 37)
Hz. İbrahim Şam'a döndükten sonra, Hacer, oğlunun
susuzluğuna dayanamayıp Safa ve Merve tepeleri arasında koşuşmuş, bu sırada
susuzluktan ağlayan İsmail’in yere vurduğu ayaklarının altından zemzem suyu
çıkmıştır. Hacer'in Safa ve Merve arasındaki bu gidiş gelişleri sonradan Say ibadetinin esası olmuştur.
Zamanla Zerdüştîlerin ve bölge halkının Beyt’i ziyareti neticesinde
bölge abat olmuş ve Bekke (bkz. Âl-i İmrân 96), Mekke adını almıştır. Oğlunu ve eşini görmek
için Mekke’ye üçüncü gelişinde Hz. İbrahim, oğlu İsmail ile birlikte, Allah
tarafından, Kâbe’yi yükseltmekle görevlendirilmiştir: “Hani İbrahim, İsmail ile
birlikte Beyt'in temellerini yükseltiyordu.” (Bakara 127) Sonra Allah,
Hz. İbrahim’den ve Hz. İsmail’den ziyarete gelen muvahhidler için Beyt’i
hazırlamalarını istemiştir: “İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete
kapananlar, rükû ve secde edenler için Beytimi temiz tutun, diye emretmiştik.”
(Bakara 125)
Hac Vekâletnamesi (detay)
17-18. yüzyıl
Nasır D. Halili Koleksiyonu
|
Bugün, Kâbe’nin yanında o günlerin hatırası olarak duran Makam-ı İbrahim bulunmaktadır. Makam, Hz. İbrahim’in Kâbe’nin
duvarlarını örerken iskele olarak kullandığı ve üzerinde davet görevini ifa
ettiği taşın yerini belli eder. Taşın üzerinde Hz. İbrahim’in ayak izleri
bulunmaktadır. Makam-ı İbrahim’de namaz kılmak hacda yerine getirilmesi gereken
amellerden birisidir.
Ertuğrul Ertekin
kaynak: Sadettin Ünal, “Kâbe” TDVİA; Gulamrıza Efrasyabî, “Bunyan-i Kâbe”, Âyine-i Miras,
Sayı: 23, 1383, s. 7-26
[1] Mâide 95, 97.
[1] Mâide 95, 97.
[2] Bakara
125, 127, 158; Âl-i İmrân 96, 97; Enfâl 35; Hac 26; Kureyş 3.
[3] Hac 29,
33.
[4] Mâide 2,
97.
[5] İbrahim 37.
[6] Bakara 144,
149, 150; Mâide 2; Tevbe 7, 19, 28.
[7] Tûr 4.