Hayati Yılmaz, Hz. Muhammed’in Aile ve Akraba Atlası, Nun
Yayıncılık, İstanbul 2012, 325 s.
Eser önsöz, giriş, dört bölüm ve sonuçtan müteşekkildir.
Önsözde Hz. Muhammed’i (s) “bizim gibi yiyip içen ve sokaklarda yürüyen” bir
peygamber olarak tanımanın, örneklik ve modellik rolünün uygulanabilirliğini
göstereceğini belirten yazar, esere ismini verirken “Hz. Peygamber” değil de “Hz.
Muhammed’in Aile ve Akraba Atlası” demesinin sebebini de bu “beşerî” yönü
vurgulamak olarak açıklıyor. Yine burada, eseri yazış amacını, konuları kaç
bölümde inceleyip her bir bölümde kısaca nelerden bahsettiğini ve çalışma
boyunca nasıl bir üslup takip ettiğini zikrediyor.
Girişte, hem Hz. Peygamber’den önceki ataları konusunda
hem de sonraki torunları hakkında kaynaklarda oldukça fazla bilgi ve rivayet
olduğu gerekçesiyle müellif, konunun belli sınırlar içinde işlenmesi
gerektiğini ifade ediyor. Bu sınırın belirlenmesinde ise, Hz. Peygamber’in
kendilerine “ulaştığı/gördüğü” veya “görme ihtimalinin bulunduğu” kişileri esas
alıyor. Bunlar da kuşak olarak “dedesi, babası, kendisi, çocukları ve
torunları”dır. Sadece “kuşak” isimlendirmesi olan bu sınıflama, ilgili kuşakta
bulunan bütün aile fertlerini, akrabalarını ve hısımlarını içine almaktadır.
Sayı verilecek olursa, eserde 234 kişiye özgeçmişleri bağlamında yer verilmiş,
bu kişilerden bahsedilirken de yaklaşık 950 kişinin adı zikredilerek bunların
her birinin Hz. Peygamber ile olan yakınlığı tespit edilmiştir.
Konunun sınırları
bu şekilde belirlendikten sonra Hz. Muhammed’in, Hz. Âdem’den kendisine kadar
olan soy ağacı şematik bir şekilde verilmiştir. Bu sıralamada Hz. Muhammed’in 21.
dedesi olan Adnân ile kendisi arasındaki dedelerinin isimlerinde ihtilaf olmadığı,
Adnân’dan yukarısı için ise kesin bir şey söylemenin mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Yazar “Hz. Muhammed’in Ailesi” başlığını taşıyan birinci
bölümü üç ana başlıkta toplamış ve bu başlıkların her birine koyduğu alt
başlıklarla bölümde toplam 60 biyografiye yer vermiştir. İlk ana başlığın
altında sırasıyla babası, annesi, dedeleri ve nineleri tanıtılmıştır.
Anneannesinin biyografisini verirken çok bilinmeyen bir gerçeğe işaret eden
yazar, Hz. Peygamber’in anneannesi Berre’nin annesi Ümmü Habîb bt. Esed ile Hz.
Hatice’nin babası Huveylid b. Esed’in kardeş olduklarını, dolayısıyla da Ümmü Habib’in
Hz. Hatice’nin halası, Âmine’nin de halasının torunu olduğunu açıklamıştır. Süt
akrabalarına tahsis edilen ikinci ana başlıkta ise Hz. Peygamber’in sütannesi,
sütbabası ve sütkardeşlerine ek olarak üzerlerinde çok durulmadığı için pek
tanınmayan veya ismen bilinse de bu çeşit akrabalıklarıyla bilinmeyen süt
amcası, süt teyzesi ve süt dayıları ile dadısı tanıtılmıştır. Eşleri, çocukları
ve torunlarının tanıtıldığı üçüncü ana başlık altında okuyucunun dikkatini
çekeceğini düşündüğümüz bir noktaya da temas edilmiş ve Hz. Peygamber’in
çocukları öz/üvey taksimine tâbi tutularak yine çok gündeme gelmeyen üvey
çocukları da özel olarak tanıtılmıştır.
“Hz. Muhammed’in Akrabaları” başlığını taşıyan ikinci bölüm
ilk etapta baba/anne tarafından akrabaları olmak üzere ikili taksime tâbi
tutulmuş, ardından da bu taksime uygun düşecek şekilde amcaları, amca
çocukları, halaları, hala çocukları, dayıları ve dayı çocukları tanıtılmıştır.
Burada dikkatleri çeken husus, Hz. Peygamber’in hiç teyzesinin olmayışıdır. Bu
bölümde toplam 86 biyografi yer almaktadır. 94 biyografiyle kitabın en çok ismi ihtiva eden “Hz. Muhammed’in
Hısımları” başlığını taşıyan üçüncü bölüm, üç fasılda incelenmiştir.
Kayınpederleri ve kayınvalidelerinin tanıtıldığı ilk fasılda, Hz. Peygamber’in
on iki evliliği ve bir ümmü veledi sebebiyle 13 kayınpeder ve eşlerinden Zeyneb
bt. Huzeyme ile Meymûne bt. Hâris’in annelerinin aynı kadın olması sebebiyle 12
kayınvalide olmak üzere toplam 25 kişinin varlığından söz edilse de kaynaklarda
kayınvalidelerinin üçünün isminin yer almaması sebebiyle 22 biyografiye yer
verilmiştir. Kitabın bu bölümünün en çok şahsı tanıtan faslı ise Hz. Peygamber’in
kayınları ve baldızlarının tanıtıldığı fasıldır. Nitekim burada 70 biyografi yer
almaktadır. Bölümün son faslı ise Hz. Peygamber’in damatlarına ayrılmıştır. Beş
damadından üçünün biyografisine daha önce ‘amca çocukları’ kısmında yer
verildiği gerekçesiyle burada yalnız iki damadı tanıtılmıştır.
Son olarak
dördüncü bölümde, belki de bu eserin yazılış amacı diyebileceğimiz ve kitabın
bel kemiğini oluşturan “Hz. Muhammed’in Aile ve Akrabalarının Hadis
Rivayetlerine Katkıları” konusu ele alınmıştır. Önceki bölümlerde Hz. Peygamber
ile olan yakınlık derecelerini tanıdığımız bu şahısların, O’ndan ne kadar hadis
rivayet ettiğinin tespit ve değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu tespit, eserde
tanıtılan tüm şahısların yer aldığı geniş bir tabloda, Hz. Peygamber’e
yakınlığı ve vefat tarihleri de belirtilerek gösterilmiştir. Bu tablo, tüm
kitabın özeti mahiyetindedir. Bir kişinin Hz. Muhammed’in “ne”si olduğunu
merak eden bir kimse, bu tabloya bakarak sorusunun cevabını bulabilir; aynı
zamanda bu tablodan, merak ettiği bu kişinin hadis rivayet edip etmediğini, ettiyse
ne kadar rivayet ettiğini de öğrenebilir. Tabloda kronolojik sıraya tam olarak riayet
edilmiştir. Vefat tarihleri tam bilinmeyen veya ihtilaflı olan kimselerin vefat
tarihlerinin yanına soru işareti koyması suretiyle yazar, tam bir ilmî
hassasiyet sergilemiştir. Vefat tarihi hakkında elimize hiçbir bilginin
ulaşmadığı kimseleri ise tablonun sonunda, yine alfabetik sırayı gözeterek
zikretmiştir.
Mezkûr tablonun
hemen ardından, yalnızca hadis rivayetinde bulunan yakınlarının yer aldığı bir
tabloya daha yer verilerek okuyucuya oldukça kolaylık sağlanmıştır. Ancak bu
tabloda kronolojik sıra yerine en çok hadis rivayet edenden en az rivayet edene
doğru bir sıra takip edilmiştir. Öncekinde olduğu gibi burada da ismi verilen
şahısların O’nun “ne”si olduğu belirtilmiştir.
Açıklamaya
ihtiyaç bırakmayacak kadar açık ve sistematik olan tablodaki bilgilerden çıkarılacak
sonuçları “değerlendirme” sadedinde çok başarılı bir şekilde yazıya geçiren müellif,
Hz. Peygamber’in yaklaşık 240 adet civarındaki bütün yakınları içinde O’ndan hadis
rivayet edenlerin 51 kişi olduğunu ve bunların hadis rivayetlerinin toplam
sayısının 9106 olduğunu söylüyor. Bu hadislerin ravilerinin Hz. Peygamber’e
yakınlık durumuna göre dağılımına bakıldığında ise hadislerin üç grup yakınlar
tarafından (aile/akraba/hısım) hemen hemen dengeli olarak rivayet edildiği
şeklinde yorumlanabileceğini belirtiyor. Bütün bu tablolardan çıkarılabilecek
belki de en önemli sonuç ise, hadis rivayeti noktasında Hz. Peygamber’in yakını
olmanın herhangi bir ayrıcalığının olmayışıdır. En çok hadis rivayet eden Ebû
Hureyre, Hz. Peygamber’in akrabası veya hısımı olmadığı gibi Kureyş
kabilesinden bile değildir.
Eserin “Sonuç” kısmı, izafî bir değerlendirme olsa da,
bizce kitabın en güzel kısmını teşkil ediyor. Yazıya, Hz. Muhammed’in doğduğu
Mekke’nin ve mensubu olduğu Kureyş kabilesinin, dönemin en önemli iki gerçeği
olduğuna vurgu yapılarak başlanmış, böylelikle O’nun nasıl bir ortamda dünyaya
geldiği okuyucuya tekrar hatırlatılmıştır.
Hz. Peygamber’in hayatına çok seri bir şekilde göz
gezdirildikten sonra O’nun ailesi açısından çok önemli bir meseleye dikkat çekilmiştir:
Ölümler. Yazının can alıcı noktasını oluşturan bu kısımda yazar, müminlerin
içini acıtacak ve “bir insan bu kadar acıyı nasıl kaldırabilir?” sorusunu
sorduracak bazı gerçekleri hatırlatıyor: “Allah Resulü kendi sağlığında
ailesinden pek çok kişinin vefatına şahit oldu. Ailesi dışında diğer yakın akrabalarından
çok sevdiği kişilerin, gerek savaşlarda şehit olmaları, gerekse vefatları da bunlar
dışında yaşadığı acılardır. Sadece ailesinden vefat edenler bile
düşünüldüğünde, özellikle hicretten sonra ortalama her yıl, Hz. Peygamber’in
ailesinden birinin vefat ettiği; O’nunsa peygamberlik görevini bütün bu
acılarıyla sürdürdüğü görülmektedir.” Yazar burada, çoğumuzun çeşitli
kitaplardan okuduğu halde empati yapmadığı, dolayısıyla da Hz. Peygamber’in
yaşadığı acıları anlayamadığı, O’nun kendi sağlığında ne kadar çok yakınını
kaybettiği gerçeğine dikkatleri çekiyor ve bizi bu konuda derin bir tefekküre davet
ediyor.
Yazar, Hz. Peygamber döneminde yaşamış olan herkesin “kim
olduğunun” bilinmesinin, ilgili şahsın adının geçtiği hadislerin doğru bir
şekilde anlaşılmasında da son derece önemli katkısı olacağını belirterek sonuç
kısmını tamamlıyor. Eser, Hz. Peygamber’in soy ağacı ve Kureyş kabilesinin
genel yapısını içeren oldukça kapsamlı bir şema ile sonlandırılıyor.
15 sayfadan müteşekkil zengin bir bibliyografyaya sahip
olan eser, âdeta bu konuda araştırma yapmak isteyenlere hazırlanmış bir kılavuz
gibidir. Eserin sonuna eklenen şahıs ve yer isimleri indeksleri ise okuyucuya
büyük kolaylık sağlayacaktır.
_________________
Bu yazıdaki bilgiler, Ertuğrul Ertekin tarafından, Merve Özdemir'in Usul Dergisi için kaleme aldığı kitap tanıtımı yazısından derlenmiştir.