2 Ekim 2014 Perşembe

Kitap Tanıtımı: Mustafa Akçay, Ebeveyn-i Resul Risaleleri

Cennet hurileri, Hz. Âmine'ye Hz. Muhammed'in (s) 
doğacağını müjdeliyorlar
Siyer-i Nebi
TİEM 1974

Mustafa Akçay, Ebeveyn-i Resul Risaleleri, Yeni Akademi Yayınları, İzmir 2005, 309 s.

Mustafa Akçay’ın doçentlik çalışması olarak hazırladığı Ebeveyn-i Resul Risaleleri adlı bu çalışması; giriş ve üç ana bölümden oluşmaktadır. Eser, konuyla alakalı geniş bir bibliyografya sunmaktadır.

Yazar, giriş kısmında konunun önemini ve neden böyle bir çalışmaya ihtiyaç olduğunu açıklamış, bilahare kavramsal çerçeveyi ortaya koymuş; konunun İslamî literatürdeki yeri ve tarihî gelişimine ışık tutmuştur. “Hz. Peygamberin Ebeveyninin Dini Konumu” şeklinde isimlendirilen birinci bölümde Ebeveynin dini konumuyla alakalı temel fikirler tasvirî bir metotla ele alınmıştır. Bu bağlamda, Ebeveyni Resulün kurtuluşa erdiğini savunanlar, ehl-i necat olmadıklarını iddia edenler ve bu hususta çekimser kalıp fikir açıklamayanlar şeklinde üç ana görüşe yer verilmiş, bu görüşleri savunanlar ve iddiaları ortaya konulmuştur.

İkinci bölümde yukarıda zikredilen üç ana görüş taraftarlarının birbirlerine yönelttikleri eleştiriler ve bunlara verilen cevaplar ele alınmıştır. Öncelikle Ebeveyn-i Resulün ehl-i necat olmadığı iddiasına karşı ortaya koyulan deliller detaylı bir şekilde izah edilmiştir. Bu kısımda özellikle hadis rivayetleri değerlendirilmiş, Resulullah’ın anne ve babasının ehl-i necat olduklarını ifade eden yorum ve açıklamalara yer verilmiştir. İslam öncesi dönemde ölenlerin küfür üzere öldüklerini bildiren ve ayrıca ebeveynin dini konumuyla alakalı aleyhte hadis rivayetleri ele alınmış ve bunlardan maksadın Hz. Peygamber’in anne ve babası olmadığı hususu izaha gayret edilmiştir. Bu kısmın ikinci başlığında Ebeveyn-i Resulün ehli necat olduğu iddiasına yönelik eleştirilere yer verilmiştir. Başta Ali el-Kari olmak üzere, ilgili rivayetlerden hareketle ebeveynin necat ehli olmadığını savunanların delilleri açıklanmış ve muhaliflerine yönelttikleri itirazlar incelenmiştir. Ayrıca konuyla alakalı mevzu rivayetlere de yer verilmiş, bunların değerlendirilmesi yapılmıştır.

Eserin son bölümünde Ebeveyn-i Resul konusunda kaleme alınmış risaleler/eserler tanıtılmış, meşhur bazı eserlerin içerikleriyle alakalı detaylı bilgiler verilmiştir. Burada Ebeveyn-i Resul hakkında kaleme alınan risalelerin genel özelliklerine vurgu yapılmış, bilahare bu konuda yazılmış pek çok önemli risalenin tanıtımı yapılmıştır. Özellikle Suyûtî’nin (ö.911/1505) Mesâliku’l-hünefâ fî Valideyi’l-Mustafa, el-Mekâmetü’s-sündisiyye fi’n-nisbeti’l-Mustafaviyye, ed-Derecü’l-munîfe fî âbâi’ş-şerîfe gibi önemli risaleleri tanıtılmıştır. Müellif, olabildiğince tarafsız bir gözle meseleyi tahlil etmeye, lehte risalelerin yanı sıra farklı bakış açılarını da dile getiren risalelere ve görüşlere de yer yermeye çalışmış, eserinde bunlardan azami derecede faydalanmıştır. Örneğin Ali el-Kari’nin (ö.1014/1605) Edilletü’l-mu‘takadi Ebî Hanîfe fî ebeveyi’r-Resûl adlı risalesi dikkat çekmektedir. Yazar bu bölümde on beş risalenin içeriği hakkında bilgi vermiş; bunların özelliklerini ve orijinal yönlerini izah etmiştir. Ayrıca müellif, konuyla alakalı risaleleri; Arapça, Osmanlıca, İsimleri tespit edilemeyen ve müellifleri bilinmeyen Ebeveyn-i Resul Risaleleri şeklinde tasnif etmiş ve böylece sonraki araştırmacılara çok önemli malzemeler sunmuştur.

Yazar, çalışmasını genel bir değerlendirme ve sonuç kısmıyla tamamlamıştır. Yazara göre, Ebeveyn-i Resul konusunda eser veren İslam âlimlerinin hemen hepsi meseleyi ilgili rivayetler üzerinden tartıştıkları için esnek davranamamışlardır. Bu konuda eser yazan âlimlerin bir ikisi hariç hemen hepsinin muhaddis ve mutasavvıf olmaları konunun rivayetler çerçevesinde tartışılmasına sebebiyet vermiş, sonuçta benzer argümanlar dile getirilmiştir. Yazar, konuyla alakalı olarak sunulan rivayetlerin sıhhati konusunda bazı sıkıntıların olduğunu belirtmiştir. Taraftarlarca ileri sürülen naslar göz önüne alındığında konuya ilişkin rivayetlerin delaletlerinin zannî, hadis ve diğer rivayetlerin çoğunun ise sübut ve delalet açısından zaaflar taşıdığı açıkça görülmektedir. Bu itibarla ilgili rivayetler üzerinden yapılan tartışmalar polemik konusu olarak çözümsüz kalmıştır. Aslında kesin tarihi bulgular ve naslar olmadığı takdirde bireylerin dinî inançlarını belirlemek hemen hemen imkânsız gibidir. Eldeki zannî delillerle varılabilecek kanaat de zann-ı galipten öte bir anlam ifade etmeyecektir.

Değerlendirme kısmında müellif, Ebeveyn-i Resul’ün diriltilip iman etmeleri ve tekrar kabirlerine girmeleri, Hz. Peygamber’in soyunun temiz ve seçilmiş insanlardan olmaları, atalarının nikâhlı evliliklerle dünyaya gelmiş olması gibi rivayetleri değerlendirmiş ve kendi kanaatlerini –satır aralarında da olsa- açıklamıştır. Yazar, Hz. Peygamber’in anne-babasının Mekke toplumunda yaşayan Haniflerden olması ihtimali üzerinde durarak kendi kanaatini şöyle ifade etmektedir: “Ebeveynin müşrik olduğuna dair tarihi belgeler dahil kesin delillerin bulunmayışı; Mekke toplumunda tarihen Haniflerin mevcudiyeti; isimlerinin Amine ve Abdullah olması, kendilerinin mümin olduklarını gösterecek şeklinde onlara bazı şiirler nispet edilmesi.. gibi hususlar Ebeveynin Haniflerden olduğu ihtimalini güçlendirmektedir.”

Sonuç olarak, Ebeveyn-i Resul konusu tek boyutlu bir mesele olmaktan ziyade, kompleks bir özellik arz etmektedir. Meseleye derinlemesine nüfuz edildiğinde meselenin iman konusu olması itibarıyla akaid ve kelamla, temel delillerin ayet ve hadisler olması açısından tefsir ve hadis ilimleriyle, tarihi bir mesele olduğu için İslam tarihiyle, ayrıca ahlak, ferdî ve sosyal psikolojiyle ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır.
__________________
Bu yazıdaki bilgiler, Ertuğrul Ertekin tarafından, Halil İbrahim Bulut'un Usul Dergisi için kaleme aldığı kitap tanıtımı yazısından derlenmiştir. Recep Önal'ın aynı kitap üzerine yazdığı tanıtım yazısı buradan okunabilir. Mustafa Akçay'ın Ebu Hanife'ye atfedilen bir risale çerçevesinde konuyu incelediği makalesine buradan ulaşılabilir. Halil İbrahim Bulut'un Osmanlı müellifi Maraşlı Saçakzade'nin konuyla ilgili görüşlerini incelediği makalesi buradan okunabilir.