Makam-ı İbrahim tabiri Kur’an’da iki yerde geçmektedir. Bunların birinde,
Allah’a kulluk amacıyla yapılan ilk mabedin Kâbe olduğu bildirildikten sonra
orada apaçık işaretler ve İbrahim’in Makamı bulunduğu belirtilir (Âl-i İmrân
3/97). Diğerinde ise Makam-ı İbrahim’in namazgâh edinilmesi istenir (Bakara 125).
Üzerinde Hz. İbrahim’in ayak izleri bulunan taş Âl-i İmrân’daki âyette sözü
edilen açık alâmetlerdendir.
Makam-ı İbrahim |
Makam-ı İbrahim, Kâbe’nin inşası sırasında Hz. İbrahim’in
iskele olarak kullandığı ve üzerinde davet görevini ifa ettiği taştır. Çok
hafif sarı ve kırmızı karışımı beyaza yakın bir rengi olan taşın kalınlığı 20
cm. olup kenar uzunluklarından biri 38, diğerleri 36’şar santimetredir. Üstünde
İbrahim’in ayak izleri olarak kabul edilen, 1 cm. arayla iki çukurluk
bulunmaktadır. Bunlardan biri 10, diğeri 9 cm. derinlikte olup tabanda 22 cm.
uzunlukta, 11 cm. genişlikte iken yukarıya doğru genişleyerek 27 cm. uzunluğa
ve 14 cm. genişliğe ulaşmaktadır.
Hz. Peygamber’in amcası Ebu Tâlib’in “Ķaşîde-i
Lâmiyye”sinde yemin ettiği şeyler arasında İbrahim’in ıslak ayakla bastığı taş
da yer almaktadır.
İmam Cafer es-Sadık (as) bir hadisinde taşın işlevini, taşın
bulunduğu makamın tarih içerisindeki durumunu şöyle özetler:
“Allah insanları hacca davet etmesini vahyettiğinde Hz.
İbrahim üzerinde ayak izlerinin bulunduğu taşı aldı ve Kâbe’nin yanına, tam
olarak makamın bugün bulunduğu yerin karşısına koydu ve üzerine çıkıp yüksek
sesle Allah’ın emrini ilan etti. İbrahim konuşmaya başlar başlamaz taş tahammül
gösteremedi ve İbrahim’in iki ayağı taşın içine battı. İbrahim ayaklarını güçbelâ
taşın içinden çıkarabildi. Zamanla, kalabalık artıp izdiham oluşunca,
ziyaretçilere zorluk olmasın diye, taşı bulunduğu yerden bugünkü yerine
taşıdılar… Allah, Hz. Peygamber’e risalet verene kadar da öylece kaldı.
Resulullah makamı tekrar İbrahim’in yerleştirdiği yere taşıdı ve makam, o vefat
edinceye dek orada kaldı. Ebu Bekir döneminde ve Ömer döneminin başlarında da
makam oradaydı. Sonra Ömer, ziyaretçilerin izdihamı sebebiyle, makamı (Cahiliye
dönemindeki) önceki yerine taşıdı.” (Şeyh Saduk, İlelü’ş-şerayi, s. 433)
Hz. İbrahim'in ayak izleri |
Makam-ı İbrahim’in şu anda bulunduğu konum tartışmalıdır.
Ehlisünnet’e göre seller yüzünden zaman zaman yerinden sürüklenen ve Kâbe
duvarına kadar giden makamı günümüzde bulunduğu yere Resul-i Ekrem’in mi yoksa
Halife Ömer’in mi getirdiği konusunda farklı bilgiler vardır. Bazı rivayetlere
göre Hz. İbrahim, Resulullah ve ilk halifeler zamanında da bugün bulunduğu
yerdeydi. Halife Ömer döneminde sel suları Makam-ı İbrahim’i Kâbe duvarının
dibine kadar sürüklemiş ve halife onu tekrar eski yerine koymuştur. Taşın daha
önce Kâbe’ye bitişik olduğu ve orada namaz kılanların tavafı engellediğini
gören Halife Ömer tarafından bugünkü yerine getirildiği de rivayet edilir. Şiî
kaynaklara göre, Resulullah zamanında Kâbe’nin duvarına bitişik olan Makam-ı
İbrahim’i bugün bulunduğu yere Halife Ömer getirmiştir. Ehlibeyt İmamları
Halife Ömer’in bu davranışını Resulullah’ın sünnetinden uzaklaşmak ve Cahiliye
geleneklerine dönmek olarak nitelemişlerdir. Zürare, İmam Muhammed el-Bâkır’dan
(as) şöyle rivayet eder:
“İmam Muhammed el-Bâkır’a, acaba Hz. Hüseyin’i hatırlar
mısınız? diye sordum. Evet, dedi, birlikte Mescidü’l-haram’da olduğumuzu
hatırlarım. O sırada mescidi sel almıştı. Dışarı çıkan insanlardan bir kısmı
selin Makam-ı İbrahim’i sürüklediğini, bir kısmı da Makam’ın yerinde durduğunu
söylüyordu. (…) Allah Makam’ı bir alamet yaptı; onu asla yerinden oynatmaz!
Makam, İbrahim tarafından yerleştirildiği şekliyle Kâbe’nin duvarına bitişikti;
Cahiliye insanları onu bugünkü yerine taşıyana dek de öylece kaldı. Resulullah
Mekke’yi fethedince makamı İbrahim’in belirlediği yere yeniden getirdi; Ömer
halife oluncaya dek de orada kaldı. Ömer, etrafındakilere sordu: Hanginiz
makamın önceki yerini bilir? İçlerinden biri, ben bilirim, dedi, yularımla
ölçmüştüm. Ona, git yuları getir, dedi. Adam yuları getirince ölçüp makamı
(Cahiliye dönemindeki) yerine taşıdı.”
Hz. Ali, hilafeti döneminde, makamı Resulullah’ın
yerleştirdiği yere tekrar taşımak istediyse de itirazlardan çekinmiştir: “Şayet
Hz. İbrahim Makamı’nı asıl yerine taşınmasını isteseydim insanlar etrafımdan
dağılır giderdi (Kuleynî, er-Ravza mine’l-Kâfi, c. 2, s. 85-89).
Bu makam için ilk mahfaza Abbasî Halifesi Mehdî-Billâh
zamanında yapılmıştır (161/777-78). Mehdî-Billâh’ın yaptırdığı mahfaza 255
(868-69) veya 256 yılına kadar yerinde kalmış, ardından bu haliyle demir bir
kubbe içine alınmıştır. Daha sonra Makam-ı İbrahim’in etrafı dört mermer direk
ve demir şebeke ile çevrilmiştir. İki direk daha ilâve edilerek üstü kornişte
kavisli dirseklerle genişletilmiş, saçaklı bir çatıyla örtülmüş, üzerine gelen
kısmı kübik olarak biraz yükseltilip üstüne soğan şeklinde küçük bir kubbe
yapılmıştır. Memluk ve Osmanlı sultanları zaman zaman bu maksureyi imar etmiş
veya yeniletmişlerdir. Maksure ile Kâbe duvarı arasında 15,40 metrelik bir
mesafe bulunuyordu. Suudi idaresi zamanında Faysal döneminde sözü edilen yapı
kaldırılıp yerine halen mevcut altıgen şeklinde camekânlı yapı konulmuş, üzeri
ise tamamen açılmıştır.
Ertuğrul Ertekin
________________
kaynak: Cevad Mazlumî, “Emakin ve Asar: Namha-yi Erkan-ı
Kâbe der Kutub-i Tarih-i Mekke”, Mikat-i Hac,1384, Sayı: 52, s. 75-94; Muhammed Reyşehrî,
Hac ve Umre der Kuran; Nebi Bozkurt, “Makam-ı İbrahim”.