Silsilename'nin Hz. Muhammed'in soy ağacını gösteren sayfası İstanbullu Musavvir Hüseyin, 1682 Ankara Etnografya Müzesi |
Haşim b. Abdümenaf’ın oğlu, Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib, Kureyş kabilesince seleflerinden daha çok sevildi, sayıldı. Halk onunla birlikte Sevr Dağı’na yağmur duasına çıkıyordu ve duaları kabul oluyordu. Onun döneminde zemzem kuyusu temizlendi ve arıtıldı.
Abdülmuttalib üç kez rüya yoluyla zemzem kuyusunu bulmakla görevlendirildi. Rüyasında ona kuyunun yeri de gösterilmişti. Abdülmuttalib bunun üzerine tek oğlu Haris ile birlikte kuyuyu İsaf ve Naile putlarının yanında buldu. Kuyuyu temizlemek istediğinde İsaf ve Naile’yi kutsal kabul eden Kureyş’in engellemeleriyle karşılaştıysa da vazgeçmedi ve Amr b. Haris Cürhümî’nin kuyuya attığı Hacerülesved’i, beraberindeki değerli eşyalarla birlikte, kuyudan çıkardı. Kaynaklarda bu olayın Ebrehe'nin Kâbe'ye saldırdığı Fil Yılı'nda meydana geldiği geçmektedir. Bu olay esnasında yanında Haris dışında kimse olmadığını fark eden Abdülmuttalib, oğullarının sayısı ona ulaşırsa birini, Hz. İbrahim gibi, kurban edeceğine dair Allah’a yemin etti.
Yıllar geçti, Abdülmuttalib’in erkek çocuklarının sayısı
ona ulaştı. Artık sözünde durmalıydı. Kurban edeceği oğlunu seçmek için, Arap
ananesince, kuraya başvurdu ve kurada en küçük oğlu Abdullah’ın adı çıktı.
Abdullah’ı kurban etmek için İsaf ve Naile’nin yakınındaki sunağa götürdüğü sırada bazı
Kureyşliler ile Abdullah’ın anne tarafından akrabalarının itiraz sesleri
yükseldi. Arapların kurban etme âdetini tamamıyla ortadan kaldırmak istiyorlardı.
Araya giren hayırseverlerin önerisiyle Yesrib’deki kadın kâhin Seccah’ın görüşü
alındı.
Seccah, bir insanın diyetinin ne kadar ettiğini sorunca, on deve, dediler. Bunun üzerine Seccah, on deve ile Abdullah arasında kura çekilmesini salık verdi; kurada develer çıkana kadar sayı onar onar arttırılmalıydı. Kuraya başlandı ve nihayet develerin sayısı yüze ulaşınca kurada develer çıktı. Abdülmuttalib yüz deveyi kurban edip oğlunu, Hz. İsmail gibi, kurban olmaktan kurtardı. Hz. Peygamber bu konuda şöyle buyurur: “Ben iki kurbanlığın, İsmail ve Abdullah’ın oğluyum.” Bu olaydan sonra Abdülmuttalib’in daha önce Abdüddar veya Abdukusay adını taşıyan oğlu Abdullah adını aldı.
Seccah, bir insanın diyetinin ne kadar ettiğini sorunca, on deve, dediler. Bunun üzerine Seccah, on deve ile Abdullah arasında kura çekilmesini salık verdi; kurada develer çıkana kadar sayı onar onar arttırılmalıydı. Kuraya başlandı ve nihayet develerin sayısı yüze ulaşınca kurada develer çıktı. Abdülmuttalib yüz deveyi kurban edip oğlunu, Hz. İsmail gibi, kurban olmaktan kurtardı. Hz. Peygamber bu konuda şöyle buyurur: “Ben iki kurbanlığın, İsmail ve Abdullah’ın oğluyum.” Bu olaydan sonra Abdülmuttalib’in daha önce Abdüddar veya Abdukusay adını taşıyan oğlu Abdullah adını aldı.
Kâbe’ye hediye edilen eşyalar kuyudan çıkınca Kureyş’ten
kimileri hak iddiasında bulundular. Tartışmalar kura önerisinin kabulüyle son
buldu. İran kralının hediye ettiği iki altın keçi heykeli bir tarafa, savaş
silahları öbür tarafa konuldu. Beytullah, Abdülmuttalib ve Kureyş adına kura
çekildi. Keçi heykelleri Beytullah’a, savaş silahları Abdülmuttalib’e çıktı;
Kureyş nasipsizdi. Abdülmuttalib savaş silahlarını satıp Beytullah’ın hazinesi
yaptı ve keçi heykellerini Kâbe’nin kapısına asarak Kâbe’yi süsleyen ilk insan
oldu.
Abdülmuttalib’in Kâbe’nin emirliğini yaptığı dönemde büyük bir hadise meydana geldi. Kur’ân’da Fil Suresi’nde anlatılan bu hadise Ebrehe el-Esrem’in Kâbe’yi yıkmak amacıyla fillerle Mekke’ye saldırmasıdır. Bu hadiseden ileride söz edeceğiz.
Abdülmuttalib’e “İkinci İbrahim” adı verilmişti. Putperestliği bırakmış, Allah’ı bir olarak kabul etmişti. Kanunları tanır, kanun koyardı. Koyduğu bazı kanunlar İslâm’dan sonra da uygulandı. Bazı zamanlar, torunu Muhammed (s) ile birlikte Hıra mağarasına gider, tefekküre dalardı. Kimi zaman Kâbe’nin gölgesine yaydığı bir kilim üzerinde, kimi zaman da darünnedvede, bazen torununu da yanına alıp, halkın sorunlarını dinlerdi. Hırsızları ve kötü kadınları Mekke’den çıkarmış, hacıların Kâbe’yi çıplak tavaf etmelerini yasaklamıştır.
Abdülmuttalib, çok sevdiği torunu Muhammed’i (s) amcası Ebu Tâlib’e emanet ettikten sonra 120 veya 140 yaşında vefat etti.
Ertuğrul Ertekin
________________
Abdülmuttalib’in Kâbe’nin emirliğini yaptığı dönemde büyük bir hadise meydana geldi. Kur’ân’da Fil Suresi’nde anlatılan bu hadise Ebrehe el-Esrem’in Kâbe’yi yıkmak amacıyla fillerle Mekke’ye saldırmasıdır. Bu hadiseden ileride söz edeceğiz.
Abdülmuttalib’e “İkinci İbrahim” adı verilmişti. Putperestliği bırakmış, Allah’ı bir olarak kabul etmişti. Kanunları tanır, kanun koyardı. Koyduğu bazı kanunlar İslâm’dan sonra da uygulandı. Bazı zamanlar, torunu Muhammed (s) ile birlikte Hıra mağarasına gider, tefekküre dalardı. Kimi zaman Kâbe’nin gölgesine yaydığı bir kilim üzerinde, kimi zaman da darünnedvede, bazen torununu da yanına alıp, halkın sorunlarını dinlerdi. Hırsızları ve kötü kadınları Mekke’den çıkarmış, hacıların Kâbe’yi çıplak tavaf etmelerini yasaklamıştır.
Abdülmuttalib, çok sevdiği torunu Muhammed’i (s) amcası Ebu Tâlib’e emanet ettikten sonra 120 veya 140 yaşında vefat etti.
Ertuğrul Ertekin
________________
kaynak: Gulamrıza Efrasyabî,
“Bunyan-i Kâbe”, Âyine-i Miras, Sayı: 23, 1383, s. 7-26; H. Ahmet Sezikli, “Abdülmuttalib”;
Muhammed Taki Rehber, “Emakin ve Asar: Zemzem der Tahavvulat-i Tarih”, Mikat-ı Hac, 1379, Sayı: 32, s. 85-102.